12 Haziran 2011 Pazar

Mithat Körler Böyle Bir Kara Sevda Dinle Klip İzle

Deniz Seki Suya Hapsettim Orjinal Video Klip İzle

Nilüfer & Gece Yolcuları Haram Geceler Dinle...

Kayahan Acar - Yine bana esmer günler düştü...

Emre Berkün - İzi Kaldı

Gökhan Tepe - "Kırmızı Halı"

Teoman - "Tek Başına Dans" DİNLE


Teoman - "Tek Başına Dans"

Gece - "Ben Öldüm" SÜPER ŞARKISI


Gece - "Ben Öldüm"

Nesrin Sipahi-Ankara Rüzgarı

hüdai aksu-Bu Şarkı Senin Olsun

Deniz Vardaryıldızı - "Bu Aşktan Gidiyorum

Emre Aydın - "Bu Yağmurlar"

11 Haziran 2011 Cumartesi

Aslı Güngör - "Ben de Dahil şarkısını dinle

Gökçe - Umrumda Değilsin

Özgür Akkuş & Gökhan Türkmen - Kayıp Şehir

Gökhan Türkmen - Bir Öykü

Soner Sarıkabadayı - Seveni Arıyorum

Babutsa Tabi Güzelim Dinle



Babutsa_Guzelim, Babutsa tabi güzelim...


Babutsa - Tabi Güzelim vegabond81

Cadılar zamanı yabancı sineme filimi izle

Img2Link.CoM - Free Image Upload

Gişe memuru filmini izle

Img2Link.CoM - Free Image Upload

Ya sonra sinema filimini izle

Img2Link.CoM - Free Image Upload

Sitene Turkcell Süper Ligi Maç Sonuçları

10 Haziran 2011 Cuma

Fenerbahçe'ye Koreli smaçör

Sarı Lacivertliler, 23 yaşında ve 1.92 boyundaki, Koreli Yeon-Koung Kim’i renklerine bağladı. Skorer oyuncu, smaçör ve pasör çaprazı mevkiilerinde mücadele edebiliyor. Bu arada Erkeklerde de lig şampiyonluğu kazanan Fenerbahçe’nin kaptanı Arslan Ekşi’nin sözleşmesi uzatıldı.

31 Mayıs 2011 Salı

Baglanmıcaksın hiç kımeye

Ayrılık

AYRILIK

ayrılık kıskançlığın ta kendisidir
ayrılık güvensizlikten kaynaklanır
ayrılık savaşın en büyük göstergesidir
ayrılık ölümdür, ölüme kucak açmaktır
ayrılık gururdandır, onurdandır
ayrılık sevimsizdir
ayrılık GÖRESLEMEKTİR
ayrılık düşünmektir
ayrılık yolculuktur
ayrılık gitmektir
ayrılık şaşkınlık yaratır
ayrılık en değersiz unsurdur
ayrılık kavgayla başlar
ayrılık umuda kaçmaktır
ayrılık dört duvar arasındadır
ayrılık aykırılıktır
ayrılık bedeninden kopmasıdır insanın
ayrılık deniz milidir, insanın pusulasıdır
ayrılık zamandır
ayrılık üzülmektir
ayrılık şımartılmıştır
ayrılık iki ipin ucuna tutunamamasıdır
ayrılık sevdadan başlar
ayrılık bir ezgiden başlar
ayrılık bir anlamda doğruluktur
ayrılık yanlışa neden olur
ayrılık bir öyküde, bir şiirde, bir kitapta başlar
ayrılık dağların tomurcuklarındadır
ayrılık çiçek açtırmaz
ayrılık yitirmektir
ayrılık gece olunca başlar
ayrılık gündüzün konuşmalarıdır
ayrılık tutuklu kelimelerin imgesidir
ayrılık şairlerin başını yakar
ayrılık edebi yolculuğa çıkarır insanı
ayrılık kimsesizliktir
ayrılık beyazdan kararır
ayrılık mutluluğa yol açacağını düşünür
ayrılık kendini kandırmasıdır insanın
ayrılık yabancılaştırılmıştır
ayrılık eser, estirir
ayrılık çözümsüzlüğü bitirir
ayrılık ihtiyaç duyarsın
ayrılık değişimdir
ayrılık insanın elini şaraba uzatır
ayrılık gözetmeksizin…
ayrılık ilktir
ayrılık hiç düşünmediğin yerde karşına çıkar
ayrılık pazarlıktır
ayrılık öfkeden başlar
ayrılık mektuptadır
ayrılık cesarettir
ayrılık yasalara karşı değildir, içindedir
ayrılık kanundur
ayrılık insanın insana verdiği cezadır
ayrılık gözyaşıdır
ayrılık gül değil, gülün dikenidir
ayrılık inanmaktır
ayrılık yalnızlaştırmaktır
ayrılık inadınadır, inadına…
ayrılık küfürdür, küfürden başlar
ayrılık insanı hasta eder, ilaçlaştırır
ayrılık kültablasının içine sığınmasıdır insanın
ayrılık yazmaktır
ayrılık bu şiir gibi saçmalıktır Yazar ibrahim aktaşoglu -Ayrılık nedir bilir misiniz..

Ayrılık nedir bilir misiniz
Ayrılık kanadı kırık bir kuştur
Ayrılık kavuşmayan varılmayan
Bitmez yollarda yokuştur

Ayrılık hüzündür yalnızlıktır
Ayrılık olmayan sabahın gecesidir
Ayrılık duymayan kulağın sesi
Görmeyen gözün hayat gailesidir

Ayrılık uzaklardan gelmeyen yolcu
Ayrılık gittikçe büyüyen bir çığdır
Ayrılık dili tutulmuş gibi bülbülün
Suskunluğa gömülen çığlığıdır

Ayrılık geçmişi olmayan anlarda
Ayrılık şarkılarıyla avunmalardır
Ayrılık rüzgarını kaybeden yağmurların
Başka başka yerlere yağmasıdır

Ayrılık solan son yapraktır dalda
Ayrılık elle tutulamayan dumandır
Ayrılık büyümeyen çocuk kucağında
Ha bire avuntuyla kandırılmaktır

Ayrılık kabuk bağlamayan yara
Ayrılık rengini kaybetmiş gökkuşağı
Ayrılık kalabalıklar içinde bir an
Görmek istediklerini gizleyen gözbağı

Ayrılık nedir bilir misiniz?
Ayrılık..........

29 Mayıs 2011 Pazar

Komşu çifligi hileleri

http://www.facebook.com/l.php?u=http%3A%2F%2Fwww.facebook.com%2Fl.php%3Fu%3Dhttp%253A%252F%252Fapps.facebook.com%252Fkomsuciftlik%252Fonceoffcredits.php%253Fid%253Da4b664e908f%26h%3Dd74cd&h=ff978

23 Mayıs 2011 Pazartesi

Aşkın sahtesi olmaz

Aşkın sahtesi olmaz

Aşk köledir esiri olmaz
Aşk ölümdür tabutu olmaz
Aşk fakirdir ekmeği olmaz
Aşk beterdir halden anlamaz
Aşk delidir dengesi olmaz
Aşk kömürdür külü bulunmaz
Aşk bestedir kalemi susmaz
Aşk oynaktır yerinde durmaz
Aşk misafir kapıda durmaz
Aşk çöldür serabı olmaz
Aşk ummandır denizi olmaz
Aşk gerçektir sahtesi olmaz
Aşk bir oktur hedefi vurmaz
Aşk ömürdür sefası olmaz
Aşk bir inci taşı bulunmaz
Aşk bir bülbül kafesi olmaz
Aşk bir güldür dikeni olmaz
Aşk bir yağmur rahmeti olmaz
Aşk boşa koysam dolmaz doluya koysam almaz

dost kalemlerden inciler

Aşk bir güneştir seveni yakmaz,
Aşk bir romandır,sonuna nokta konmaz,
Aşk bir bestedir,dinleme dinlemeye doyum olmaz,

Saygılarımla kemal küçüktekin

Ayrılık ŞİİRLERİ %Ayrılık nedir bilir misiniz..

Ayrılık

AYRILIK

ayrılık kıskançlığın ta kendisidir
ayrılık güvensizlikten kaynaklanır
ayrılık savaşın en büyük göstergesidir
ayrılık ölümdür, ölüme kucak açmaktır
ayrılık gururdandır, onurdandır
ayrılık sevimsizdir
ayrılık GÖRESLEMEKTİR
ayrılık düşünmektir
ayrılık yolculuktur
ayrılık gitmektir
ayrılık şaşkınlık yaratır
ayrılık en değersiz unsurdur
ayrılık kavgayla başlar
ayrılık umuda kaçmaktır
ayrılık dört duvar arasındadır
ayrılık aykırılıktır
ayrılık bedeninden kopmasıdır insanın
ayrılık deniz milidir, insanın pusulasıdır
ayrılık zamandır
ayrılık üzülmektir
ayrılık şımartılmıştır
ayrılık iki ipin ucuna tutunamamasıdır
ayrılık sevdadan başlar
ayrılık bir ezgiden başlar
ayrılık bir anlamda doğruluktur
ayrılık yanlışa neden olur
ayrılık bir öyküde, bir şiirde, bir kitapta başlar
ayrılık dağların tomurcuklarındadır
ayrılık çiçek açtırmaz
ayrılık yitirmektir
ayrılık gece olunca başlar
ayrılık gündüzün konuşmalarıdır
ayrılık tutuklu kelimelerin imgesidir
ayrılık şairlerin başını yakar
ayrılık edebi yolculuğa çıkarır insanı
ayrılık kimsesizliktir
ayrılık beyazdan kararır
ayrılık mutluluğa yol açacağını düşünür
ayrılık kendini kandırmasıdır insanın
ayrılık yabancılaştırılmıştır
ayrılık eser, estirir
ayrılık çözümsüzlüğü bitirir
ayrılık ihtiyaç duyarsın
ayrılık değişimdir
ayrılık insanın elini şaraba uzatır
ayrılık gözetmeksizin…
ayrılık ilktir
ayrılık hiç düşünmediğin yerde karşına çıkar
ayrılık pazarlıktır
ayrılık öfkeden başlar
ayrılık mektuptadır
ayrılık cesarettir
ayrılık yasalara karşı değildir, içindedir
ayrılık kanundur
ayrılık insanın insana verdiği cezadır
ayrılık gözyaşıdır
ayrılık gül değil, gülün dikenidir
ayrılık inanmaktır
ayrılık yalnızlaştırmaktır
ayrılık inadınadır, inadına…
ayrılık küfürdür, küfürden başlar
ayrılık insanı hasta eder, ilaçlaştırır
ayrılık kültablasının içine sığınmasıdır insanın
ayrılık yazmaktır
ayrılık bu şiir gibi saçmalıktır Yazar ibrahim aktaşoglu -Ayrılık nedir bilir misiniz..

Ayrılık nedir bilir misiniz
Ayrılık kanadı kırık bir kuştur
Ayrılık kavuşmayan varılmayan
Bitmez yollarda yokuştur

Ayrılık hüzündür yalnızlıktır
Ayrılık olmayan sabahın gecesidir
Ayrılık duymayan kulağın sesi
Görmeyen gözün hayat gailesidir

Ayrılık uzaklardan gelmeyen yolcu
Ayrılık gittikçe büyüyen bir çığdır
Ayrılık dili tutulmuş gibi bülbülün
Suskunluğa gömülen çığlığıdır

Ayrılık geçmişi olmayan anlarda
Ayrılık şarkılarıyla avunmalardır
Ayrılık rüzgarını kaybeden yağmurların
Başka başka yerlere yağmasıdır

Ayrılık solan son yapraktır dalda
Ayrılık elle tutulamayan dumandır
Ayrılık büyümeyen çocuk kucağında
Ha bire avuntuyla kandırılmaktır

Ayrılık kabuk bağlamayan yara
Ayrılık rengini kaybetmiş gökkuşağı
Ayrılık kalabalıklar içinde bir an
Görmek istediklerini gizleyen gözbağı

Ayrılık nedir bilir misiniz?
Ayrılık..........

AİLE ADI ŞİİR

Aile Adı

Aile bahçesi,
Aile bütçesi,
Aile doktoru,
Aile dostu,
Aile gazinosu,
Aile hayatı,
Aile hekimi,
Aile hukuku,
Aile meclisi,
Aile ocağı,
Aile planlaması,
Aile reisi,
Aile saadeti,
Büyük aile,
Çekirdek aile,
Köklü aile. Soyadı.
Ailelerin rahatlıkla gidebileceği,
Alkollü içki
İçilmeyen bahçe.
Kısa bir
Süre içinde
Bir işçinin
Veya işçi ailesinin
Hayat seviyesinde
Meydana gelen
Değişmeleri belirlemek
Amacıyla yapılan
İstatistik çalışması.
Bütün aile
Birlikte, ailecek.
Ailece gezmeye
Gideceğiz. Ailece.

Aşkından İmiş

Aşkından İmiş

Bilmez idim niçin geldim cihâne
Hapsedildi rûhum kara zindane
Nereden uğramış yolum bu hâne
Olmuş ve olanlar aşkından imiş

Kimi deli olmuş, kimi divane
Vuslat demiş yanmış nice pervane
Düşmüşüz yollara hep yane yane
Ölen ve kalanlar aşkından imiş

Gülde renk, bülbülde nağme, dilde âh
Ravzanın önünde "Yâ Hâbîballah"
Denizin içinde açılan şahrâh
Mûsa'yı bulanlar aşkından imiş

Ham iken pişenler Hakk'a erenler
Çıplak gözleriyle Yâr'i görenler
Fenâ ve bekâda ömür sürenler
Deryaya dalanlar aşkından imiş

Esmâya, sıfâta, şüûn ve zâta
Mazhar olan sensin hep kemâlâta
Çırağ eylediğin bunca zevâta
Gelip başvuranlar aşkından imiş

Aşkınla yanmıyan bir ben kalmışım
Susayıp kanmıyan bir ben kalmışım
Bulup da onmayan bir ben kalmışım
Nimete konanlar aşkından imiş

Cemâlin göreyim akşam ve sabah
Tahammül kalmadı vallah ve billah
Şefâ'at kânısın Yâ Rasûlallah
İçime doğanlar aşkından imiş

Yâ Rasûlallah

Yâ Rasûlallah

Seni sevmek dü âlemde saâdet yâ Rasûlallah
Ona vuslat da sendendir bu âdet yâ Rasûlallah

Seni sevmekle eşyayı yarattı Kadir-u Hallak
Bu sırra ermeye senden şefâat yâ Rasûlallah

Buna şâhid ve bürhandır hitabı Rabbimin "levlâk"
Senin şanın dü kevneyne seyâdet yâ Rasûlallah

Dedi Allah "Habibim, rahmeten li'l-âlemînsin sen"
Bu rahmetten kime olmaz meserret yâ Rasûlallah

Harîm-i "kabe kavseyne" eren yoktur cüdâ senden
Ulüvv-i kadrine eyler şehâdet yâ Rasûlallah

Sana derse "Habîbim" bir şerîki olmayan Allah
Habîb olman bize eşsiz keramet yâ Rasûlallah

Gönül ister ki hubbun bahrine dalsın fenâ bulsun

Şemâil (Allah Rasulü'nün manzum resmi; salât O'na,selâm O'na)

Ne uzun ne kısa kararında boy
Soyu İbrahim'den, ne asil bir soy
Saçları hoş, siyah, dalgalı bir koy
Kemâlini giydir beni benden soy
Varlığın ma'şuku cemâlin göster
Bu kul varlığından soyunmak ister

Güneş pervanesi o güzel yüzün
Nûrundan ışığı vardır gündüzün
Solmaz bir gül rengin ne kış, ne güzün
Tecellî ediyor yüzünde özün
Hasretim, yanarım yüzünü göster
Kölen bu devletle avunmak ister

Simsiyah gözlerin âhu misalin
Daim Hakk'a bakar, her an visalin
Beyazı ölçüsü gözde kemâlin
Kaşların sûreti gökte hilâlin
Râzıyım rüyada yüzünü göster
Âşık ma'şukuna can sunmak ister

Omuzlar yapılı düzgün el ayak
Boynu güzel, düzgün, gümüşten berrak
Göğsünden inen kıl zarif bir yaprak
Benden mutlu sana sarılan toprak
Azatlık istemem cemâlin göster
Elim ellerine dokunmak ister

Bir tutam sakalın birkaçı beyaz
Göbeksiz vücûdun serin kış ve yaz
Canımı yoluna kurban etsem az
Dostlar defterine köleni de yaz
Açıver kapını yüzünü göster
Gönül hasretinden yakınmak ister

Duyular mükemmel, dişleri inci
Kokusuna tutkun yaşlısı genci
Yürürken koşmadan olur birinci
Kapına gelmiş bir garip dilenci
Açıver ne olur yüzünü göster
Garip ayağına kapanmak ister

Yukardan aşağı heybetle iniş
Yürüyüşünde var hep bu görünüş
Adetin baktığın tarafa dönüş
Bize nasip olsun hayırlı bir düş
Kerem et ne olur yüzünü göster
Kim böyle bir düşten uyanmak ister

Nübüvvet mührünün sırtında yeri
Mühürlemiş Rabbim eşsiz değeri
Görmesinde eşit ön ile geri
İpek mi, hayat mı, bu nasıl deri
Bir dokunabilsem, yüzünü göster
Kölen seyre dalıp bir kanmak ister

Seni ilk görenler korku çekermiş
Sonradan alışır hemen severmiş
Benzerini asla görmedim dermiş
Erenler yolundan giderek ermiş
Benzeri bulunmaz yüzünü göster
Gönüller nûrunla yıkanmak ister

Peygamber mümine kendinden yakın
Bu büyük bir lutfu Cenâb-ı Hakk'ın
Eşleri annemiz, unutma sakın
Ehl-i Beyt'e karşı edebi takın
Sevgilim, Efendim yüzünü göster
Rûh onun rengiyle boyanmak ister

Zâtının nûrundan vermiş sana can
Hılkate rûhunla başlamış Rahman
Yusuf'ta yok sende olan hüsnüân
Ahlâkındır senin mûcize Kur'an
Alemlere rahmet cemâlin göster
Kölen rahmetine sığınmak ister

Ümmetin üstüne titreyen sensin
Müjdeci, uyaran, gel diyen sensin
Kulunu Allah'a sevdiren sensin
Geceyi gündüze çeviren sensin
Ey Hakk'ın şahidi yüzünü göster
Kul şehâdetinle tanınmak ister

Allah'ı, cenneti umanlar için
En güzel örneksin uyanlar için
Kalbini zikirle yuyanlar için
Hakk'ın yeminini duyanlar için
Ey en güzel örnek yüzünü göster
Fakir bu zîneti takınmak ister

Hakk'ın halîlisin, habîbi sensin
Gönüllerin eşsiz tabîbi sensin
En güzel hutbenin hatîbi sensin
Ümmetin en büyük nasîbi sensin
Aşkımın Leylâsı yüzünü göster
Mecnun seni gözden sakınmak ister

En güzel, en üstün ahlâk senindir
Cömertlikte kemâl elhak senindir
Şefâatte en son durak senindir
Mi'rac senin, Refref, Burak senindir
Sen gördün, bize de cemâlin göster
Pervane şem'ine hep yanmak ister

Dünya Nereye Gidiyor?

Dünya sistemleri analizi" anlayış ve çalışmalarının önde gelen isimlerinden bir olan Amerikalı Immanuel Wallerstein "liberal kapitalizm" den ibaret olan yeni dünya düzeninde var olan eşitsizlik ve adaletsizliklerden söz ettikten sonra dünyanın nereye doğru gittiği konusunda dikkat çekici ve uyarcı şeyler söylüyor: "Liberalizm umut afyonunu sundu ve bu afyon bütün bütüne yutuldu. En başta da dünyanın, umut vaadiyle harekete geçen sistem karşıtı hareketlerinin liderleri tarafından yutuldu... İyi tanınan bir umut yolu gönül rahatlığıyla terk edilemez. Çünkü bütün bunlar, insanlığın yedide altısının ezilmiş ve kendilerini gerçekleştirememiş insanlar olarak kaderlerine sessizce razı oldukları anlamına gelmez... (Özet: Kısa vadede devletler güvenliği sağlamada önemli işlev yüklenmiş olabilirler, ama diğer beklentiler gerçekleşmez de devlet, halk nezdinde meşruiyetini kaybederse) bireyler ve şirketler kadim çözüme; yani kendi güvenliğini kendi başına sağlama çözümüne dönerler. Özel güvenlik bir kere daha bir toplumsal bileşen haline gelir gelmez, hem hukukun üstünlüğüne duyulan güven ve hem de dolayısıyla yurttaşlık bilinci çözülme eğilimine girer. Kapalı guruplar tek güvenli sığınak olarak ortaya çıkarlar ki bu guruplar hoşgörüsüz, şiddet yanlısı ve bölgelerini her türlü yabancıdan arıtmaya eğilimlidirler. Guruplararası şiddet tırmandıkça, lider kadroları gittikçe Mafyöz - gurup içinde kas kuvvetiyle sorgusuz sualsiz bir biçimde itaat edilmesini sağlamakla vurgunculuğu birleştirme anlamında Mafyöz- bir karaktere bürünürler. Etrafımızda bütün bunları görmektediyiz, ileriki yirmi otuz yılda daha fazlasını da göreceğiz...." (Bildiğimiz Dünya'nın Sonu, 83,84).
Wallerstein kitabının başka yerlerinde bu tehlikeli gidişten geri dönmenin yolunu, dünyanın aklı başında insanlarının bir araya gelerek/gelmeyerek daha adil, daha insanca bir dünya düzeni oluşturmaları olarak göstermektedir.
Bu sözlerin günümüzde önemli bir gerçekleşme örneğini 12 tarihli Zaman'da "Amerikan gençliği hızla yayılan çetelere üye oluyor" başlığı altında okuyoruz: "Adalet Bakanlığı'na bağlı Çocuk Hakkı ve Çocuğun Suç İşlemesini Önleme Ofisi tarafından düzenlenen ve hukukçular, araştırmacılar ile sosyal eylemcilerin katıldığı toplantıda ABD gençliğinin hızla çetelere üye olduğu vurgulandı. Kuzey Carolina'dan Ulusal Gençlik Çete Merkezi araştırmacılarından James Howell, nüfusu 100 binin üzerindeki kentlerin yüzde 93'ü veya daha fazlasında aktif şekilde çetelerin faaliyet gösterdiklerini söyledi. Howell, çetelerin nüfusları 50-100 bin arası kentlerin en az üçte ikisinde, 25-50 bin arası olan kentlerin de hemen hemen yarısında örgütlendiklerini, çete patlamasının ise 1990'lı yıllardan sonra olduğunun tespit edildiğini ifade etti. Toplantıya sunulan araştırma sonuçlarına göre çetelere çok genç yaşlardan itibaren üye olunuyor. Son dönemlerde çete üyesi kızların sayısında da hızla artış oluyor. Araştırmada ülke genelindeki 24.500 aktif çeteye 750 bin kişinin üye olduğu belirtiliyor. California'dan araştırmacı Al Valdez ise sadece bölgesi Orange'da Hispaniklerin (İspanyol asıllıların) kurduğu 18. Cadde çetesinin 50 bin üyesinin bulunduğunu, bu çetenin uluslararası bir boyut kazanarak, Meksika, Honduras, Kanada gibi ülkelerde de örgütlendiğini söyledi. Çetelerin başka ülkelerdeki üyelerini, ABD'den sınırdışı edilen kişiler vasıtasıyla sağladıkları belirtiliyor. Suç oranları yönünden ABD'nin en önde gelen şehirlerinden biri olan Chicago'dan emekli polis memuru John Guzman ise, geçen yıl gerçekleşen 666 adam öldürme olayının yüzde 25-30'unun bu çeteler tarafından gerçekleştirildiğini ifade etti. Guzman bu çetelerin uyuşturucu ve ecstasy hapları ticareti yaptıklarını, ayrıca sahte hüviyetler de düzenleyerek binlerce dolar para kazandıklarını söyledi. Guzman, çeteleşmenin ulusal bir salgın hastalık olduğunu da vurguladı. Bazı çetelerin artık ırk ve coğrafik sınırları aştığı; modern işletmeler şeklinde örgütlendikleri de belirtiliyor. Çetelerin adam toplamak için kullandıkları en önemli alan ise internet."
Bu acı gerçekleri kaydettikten sonra meşhur hakim Bidbay'ın Kelile ve Dimne'de kaydettiği bir misali aktararak yazıyı noktalayalım: Bir kedi yolda bir törpü görür, kemik zannederek yalamaya başlar, yaladıkça dili kanar, kanı emdikçe -dilinin acısını ve giderek tükenmekte olduğunu farketmeyecek kadar büyük bir iştiha ve zevk aldığı için- yalamaya devam eder, sonunda bir de bakar ki dili bitmiş, dilsiz kalmış, çaresiz bir pişmanlık içinde bir kenara çekilip ölür.

Zamane Çocukları

Şimdiki çocuklar mı akıllı biz pek mi alıkmışız? Kusura bakmayın söylemek zorundayım bunu, çünkü bu aralar sürekli sorduğum bir soru kendi kendime. Ve bu sorunun ardından yinelediğim bir cümle “biz böyle değildik”. Esasen ele alınması gereken, ele alındığında üzerine yazılacak çooook şey olan bir konu bu.

Bazen iyi ki değişmiş zaman, iyi ki böyle gözleri açılmış çocuklarımızın derken, bazen de “acaba problemler bundan mı kaynaklıyor ?” demekten alamıyorum kendimi. Bu konuda çok uzmanımızın yazıları olmuştur mutlaka ama ben özellikle kendi yorumlarımı, kendi gözlemlerimi aktarmak istiyorum.

Hepimizin tek istediği ailemizden gördüğümüz geleneği- göreneği ve terbiyeyi kendi çocuklarımıza da aktarabilmek. Çocukluğumuzda ailemizden gördüğümüz bütün ilgiyi şefkati ve tabiî ki de disiplini verebilmek istediğimiz ama bana göre; buna, oluyorsa eğer, en büyük engellerden biri teknolojinin bizi yanlış etkilemesine izin vermemiz. Şu sıralar çevremdeki çoğu insanın benimle aynı doğrultuda yapmış olduğu gözlem, parklarda oynayan çocuk sayısının azalması. Kabul ediyorum biz de sürekli dışarıda oynayan çocuklar değildik, bizim zamanımızda da “atari” vardı ama zamanı belliydi, haftada bir kere ancak oynayabilirdik. Sınırlar vardı, kurallar vardı, anne babalarımızın bakışları vardı, hiçbirini ekarte edemezdik.

Büyüklerimizin söylediği kanundu bizim için ve kanunların dışına çıkılmazdı. Yanlış bir şey yapsak bile içimiz rahat etmezdi çocuk yaşımıza rağmen. Büyüklerimizin yanlışlarını söyleyemezdik, o yanlışlar bizim doğrularımız olur, değiştiremezdik. Belki de yanlıştı belki de olmaması gerekendi ama sanki biz daha mutluyduk.

Her şey azdı, her şey sınırlıydı, her şeyin talimatı, her şeyin zamanı vardı. O kadar “her şeyden çok” bir zamanda yaşıyoruz ki, sonucunun yetinmemek olmasından hep tedirginimdir. Farkındayım yazılarımın içinde hep “yetinmemek” kelimesi ya da içeriği var. Dönsem de dolaşsam da yine söylerim, yinelerim.

Mevzu bahis farklı olsa da sonuçlar aynı temaya çıkıyor neticede.

Zamane çocukları gerçekten akıllı zamane çocukları başarılı hem de daha az çalışmayla… ama zamane çocukları daha mı çok konuşuyor diye düşünüyorum. Her çocuk konuşur her çocuk soru sorar ama şimdikiler daha çok soruyor şimdikiler daha bir ayrıntılı cevap bekliyor. Aldıkları cevapların en ince teferruatını değerlendirip öyle bağlantılar kuruyorlar ki aklımız şaşıyor. Erken öğreniyorlar her şeyi çünkü hızlı düşünüyorlar, araştırmacı duruyorlar tamamıyla. İyi bir şey mi bu “evet iyi” desek de derinine inersek, ben şahsen indim yorulmayın ben size anlatayım. “Yaşına göre yaşamak” vardır ya ortadan kayboluyor işte, her durumun her sürecin zamanı gitgide erken yaşlara kaymaya başlıyor. İşte bu hiç iyi değil bence. Biz bunu değiştirebilir miyiz diye düşünen arkadaşlar varsa belki benimle hem fikir olanlar da çıkar aralarından. İçine girdiğimiz süreç değişmez, dünyanın kaçıncı devri olduğunu bilmiyorum ama bunun da apayrı bir devir olduğunu biliyorum. İnsanoğlu geçmişten beri devrin durumunu değiştirebilmiş mi ya da bütünlüğünü bozabilmiş mi? Maalesef hayır, ama iyileştirmeler yapmış ve böylece devir atlamış. Biz de bu süreci bozamayız ancak iyileştirmelerle destek olup üstesinden gelebiliriz.

Sevgiyle kalın…

22 Mayıs 2011 Pazar

Çocuk Kulübü Eren Röportajı

Albüm nasıl gidiyor?
Çok güzel gidiyor. Konserler başladı. Her gittiğimiz konserde,insanların şarkılarımızı söylediğini görüyoruz ve bu çok güzel. Şu anda “Yalnızlığım” dahil ki bu ağır bir parça, bütün şarkılarımıza çocuklar eşlik ediyor.

Bize de çok ilginç mailler geliyor. Beste isminde bir hayranınız size bir mesaj iletmemizi istedi. Onun size verdiği bileklikleri takıyor musunuz?
Çok fazla hayranımız var ve hepsi bize kolyeler, bileklikler gönderiyor ve takıyoruz gerçekten hepsini sırayla. Öpüyoruz onu

İlerleyen yıllarda solo albüm yapmayı düşünür müsün?
Ben düşünmüyorum. Tek başına müzik yapan çok fazla sanatçı var. İnsanlar bizi grup olarak seviyorlar; çekici gelen tarafımız bu bence. Tek başına bir iş yapabilirim belki ama Hepsi’yi bırakıp yalnız başıma müzik yapmayı hiç düşünmüyorum. Sahnede tek başına şarkı söylemek bana çekici gelmiyor.

Kardeşin var mı Eren?
Bir kız kardeşim var; Esen. Benden 2,5 yaş küçük. Ama o benim kardeşim gibi değil,arkadaşım gibi. Aslında çok farklı karakterleriz ama ikimiz de bir yerde buluşuyor ve anlaşıyoruz.

Asla “hayır” diyemeyeceğin şeyler nedir?
Taze sıkılmış portakal suyu. Sörf ve snowboard.

Seni hala heyecanlandıran eski müzisyenler kimler?
Lenny Kravitz ve Sting bir numara benim için.Onların dışında asla sıkılmayacağım müzikse klasik müzik ve cazdır. Klasik müzikle büyüdük okuldan dolayı. Çocukken de evde sadece babamın caz CD’leri vardı. Merak edip onları koyup dinlerdim. En sevdiğim müzik caz şu anda.

Haydi, bizim çocuklar için sihirli sözcük söyle!
Dünyanın neresinden, hangi kültürden, hangi seviyeden olursanız olun kendiniz olun! Bu insanın en büyük hazinesidir.

Çok güzel söylemiş Eren

4 yüz Ece Erken’in Programında Ne Dedi ?

8 ekim mavi şeker programına katılan Grup 4 yüz hepsi grubu ile ilgili sorulan sorulara cevaplarıyla ilgi çekti grup 4 yüz ile grup hepsi kuaförlerinin aynı olduğunu bilenleriniz vardır bu konu ile ilgili Ece Erken’ in kuaförleriniz aynıymış doğrumu ve hepsi grubu sizin kuaförde olduğunuz zaman gelmek istemiyormuş bu doğrumu sorusuna grup 4 yüz üyeleri sıcak cevaplar verdi kesinlikle öle bişey yok biz hepsi grubuyla karşılaştığımızda gayet sıcak konuşmalar geçiyor aramızda hepsi grubunu seviyoruz onlarla hiç bir sorunumuz yok diye cevap veren grup 4 Yüz üyeleri oldukça sıcak kanlı davranışlarıyla beğeni topladıklarını düşünüyorum.

Ece Erken’in bi sorusunada hepsi grubu ve 4 yüz grubunun fanları birbirleriyle pek fazla iyi geçinemiyor sanırım diye sorusuna grup 4 yüz üyeleri biz onlarla gayet iyi anlaşıyoruz fanlarımızda onlarla iyi anlaşıcağını umuyoruz aranızda kavgalar tartışmalar olmasın diye yanıtladı. Bu açıklamalara karşılık beğeni toplayan 4 yüz grubu aradaki buzları biraz olsun kırmaya çalıştığı gözlerden kaçmadı.

Hepsi Hayranlarıyla Buluşuyor!

Buluşma Bilgileri Tarih: 14 Aralık 2008 saat: 15:30 - 17:30 arası
Yer: Beşiktaş Kültür Merkezi (BKM)
Adres: Has Fırın Caddesi No. 75 Beşiktaş / İstanbul

Hepsi kızları arasında büyük çekişme

Hepsi kızları arasında büyük çekişme…

Aşkı için işini bırakıp bakın nereye gitti
Aşık olup Dubai’ye giden Hepsi Grubu’nun eski üyesi Gülçin hakkında birçok spekülasyon yapıldı. Grup üyeleri konuyla ilgili ilk kez sert konuştu. Hepsi kızlarından Eren, “Biz artık 3 kişi konserlerimize çıkıyoruz” dedi.

Yasemin, ” Gitmeden gitmeye de fark var. Bize de büyük ders oldu ” açıklaması yaptı. Cemre ise Gülçin’in yeniden dönme ihtimali karşısında alacakları tavrı da “Öyle bir şey yok. Biz burada oyun oynamıyoruz. Ben gittim, pişman oldum geldim…!” diyerek yansıttı.

Gülçin aramızdan en son ayrılacak kişiydi

Beyazıt Öztürk ve Meral Okay sunduğu CNNTURK’teki ‘Nası Yani’ programına Hepsi Grubu konuk oldu. Kısa bir süre önce aşık olup Dubai’ye giden Gülçin’in ayrılmasından sonra ilk kez bir programa katılan Hepsi kızları,
Gülçin’in dönüp dönmeyeceği yönündeki soruları yanıtladı. Grup üyelerinden Eren, “Gülçin şu anda Dubai’de. Aslında bir karar alma aşamasında kendi hayatıyla ilgili. Şu anda bir süreçte. Henüz netleşmiş değil ama biz 3 kişi konserlerimizi de yapıyoruz, buraya da geliyoruz. Biz şu anda Hepsi Grubu olarak böyle varoluyoruz” derken, Beyazıt Öztürk’ün “Sen aşık olsan böyle bir karar verir miydin” diye sorduğu Yasemin şu yanıtı verdi: “Aslında Gülçin aramızda en son kişiydi, ‘Ben hiç bir zaman aşkımı öne almam, işim ön planda gelir’ diyen biriydi ama hayatta herşey olabiliyormuş” dedi..

Karaçi'de askeri havaalanına saldırı

Donanma sözcüsü gazetecilere yaptığı açıklamada, 15 kadar militanın otomatik silahlar ve el bombalarıyla donanma merkezine düzenlediği, 8 saat süren saldırıda 4 deniz piyadesi ile bir itfaiye erinin öldüğünü kaydetti.

Sözcü, askeri üste çıkan yangının söndürüldüğünü, saldırıda donanmaya ait üç adet ''P-3C Orion'' tipi askeri uçağın ağır hasar gördüğünü belirtti.

Saldırıyı, Amerikan komandolarınca Mayıs ayı başında öldürülen terör örgütü El Kaide'nin lideri Usame Bin Ladin'in "intikamını almak için" Pakistan Taliban Örgütü (TTP) üstlendi.

Pakistan Taliban Örgütü sözcüsü İhsanullah İhsan, telefonla AFP'ye yaptığı açıklamada, ''Karaçi'deki saldırıyı üstleniyoruz'' dedi.

El Kaide lideri Bin Ladin'in öldürülmesinden sonra intikam yemini eden örgütün sözcüsü, ''Usame'nin ölümünden sonra daha güçlü saldırılar düzenleyeceğimiz konusunda uyarmıştık'' ifadesini kullandı.

Karaçi'de donanma subaylarını taşıyan iki servis otobüsüne geçen ay düzenlenen bombalı saldırıda 5 asker ölmüş, 56 asker yaralanmıştı.

Trabzonspor gururlu ve hüzünlü

Necmettin Şeyhoğlu Stadı'nda maç öncesinde oldukça renkli görüntüler vardı. Karabükspor ve Trabzonsporlu taraftarlarının yanyana izlediği karşılaşmada 200 kadar bordo mavili futbolseveler, takımını Karabük'te yalnız bırakmazken, Trabzonspor da bu sezon deplasmandaki en az sayıda seyircisi önünde sahaya çıktı.

ÇİLİNGİR EGEMEN
Maçın ilk bölümlerinde güçlü Karabük savunmasını geçmekte zorlananan Karadeniz Fırtınası, kilidi 18. dakikada kırdı. Colman'ın akıl dolu pasıyla topla buluşan Egemen, yerden düzgün bir vuruşla topu ağlara gönderdi ve Trabzonspor'un şampiyonluk ümitlerini korudu. İlk yarının kalan bölümlerinde oyun orta saha mücadelesi şeklinde geçerken devre de 1-0 sona erdi.

Ancak ilk yarıda Sivas'tan gelen haberler Trabzonspor için iyi değildi. F.Bahçe'nin ilk yarıyı 2-1 önde bitirmesi, Trabzon'un keyifini de kaçırdı.

ÜMİTLER DEVAM ETTİ
Sivas'taki skora rağmen ikinci yarıya iyi giren Karadeniz Fırtınası, Jaja'yla 2-0'ı yakaladı. Dakikalar 57'i gösterirken Serkan'ın sağdan nefis ortasına Jaja hafada asılı kalarak kafayı vurdu ve farkı ikiye çıkardı. Öte yandan Brezilyalı yıldız, bu sezonki 12. golünü kaydetti.

Bu golden sadece 3 dakika sonra bu kez Selçuk'un pasıyla sahneye çıkan Umut Bulut, kaleciyi de çalımlayarak topu ağlara gönderdi: 3-0. Dakikalar 74'ü gösteriken sağ çaprazda bir kez daha topla buluşan Umut Bulut, harika bir vuruşla bu sezonki 13. golünü de topu Karabük ağlarına gönderdi ve skoru ilan etti: 4-0.

YETMEDİ...
Bu skor Trabzonspor'u 82 puana çıkarsa da Karadeniz Fırtınası, ikili averajla şampiyonluğu Fenerbahçe'ye kaptırdı.

Ancak Trabzonspor, bu sezon gösterdiği tarihi performansla en az şampiyon kadar alkışı hak etti...

Kursa gitmeyene ehliyet verilmeyecek

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), sürücü kurslarına formalite icabı kaydolan ancak devamsızlık yapanlarla mücadeleye başlıyor. Ankara Milli Eğitim Müdürlüğü, sürücü kurslarını habersiz olarak denetleyecek, kurslara katılmayan öğrencileri belirleyecek. Bu kişiler ehliyet sınavına giremeyecek. Yetkililer denetimler sırasında gerekli şartları taşımadığı tespit edilen sürücü kursları hakkında da yasal işlem yapacak.

Şoför adaylarının sürücü belgelerini almalarına getirilen yeni düzenlemeler kapsamında, daha önce kursiyerlerin direksiyon sınavında yanında bakanlığın denetmeninin oturması ve randevulu sistem getirilmişti. Ankara İl Milli Eğitim Müdürü Kamil Aydoğan, ilçe milli eğitim müdürlüğündeki görevli öğretmenlerin akşam saatleri de dahil belirli aralıklarla sürücü kurslarını denetlediğini söyledi. Şu ana kadar 30 kurs hakkında işlem yapıldığını belirtti. Bu kontrollerin devam edeceğinin altını çizen Aydoğan, amaçlarının ehliyet alacak şoför adaylarının iyi bir eğitimden geçmesine imkan tanımak olduğunu kaydetti.

Ankara Sürücü Kursları Birliği Derneği Başkanı Cengiz Güler, denetimlerin olumlu olduğuna dikkat çekerek, "Önceden birçok ehliyet alacak kişi sadece kayıt ve sınav günlerinde kursa geliyordu. Şimdi öğrencilerimiz bu konuda daha hassas. Denetimler sektörün canlanmasına da imkan tanıyor." şeklinde konuştu

Ödev yaparken pornoyla tanışılıyor

İnternet ve sansürün yoğun bir biçimde tartışıldığı şu günlerde Fatih Üniversitesi’nde düzenlenen ‘İnternetin Diğer Yüzü’ seminerinde, internet kullanımında çocukların uğradığı zararlar ve bu zararlardan korunma yöntemleri anlatıldı.

Dün Fatih Üniversitesi’nin Büyükçekmece’deki kampusunda gerçekleşen seminerde Doç. Dr. Caner Yenidünya interneti düzenleyen yasalar konusunda bilgiler verdi. Pedagog Adem Güneş interneti kullanan çocukların kendilerini kontrol edemediğini belirterek çocukları internetten araştırmaya yönlendirmenin yanlış olduğunu söyleyerek, bir takım çözüm önerilerinde bulundu.

Yrd. Doç. Dr. Yakup Çetin, öğrenme zorluğuna neden olan zihin kirliliğinin öncelikli nedenleri arasında müstehcen içerikler, şiddet oyunlar olduğuna değindi.

Doç. Dr. Osman Tolga Arıcak ise ‘siber zorbalık’ hakkında bilgi verdi ve Türkiye’de yapılan bir araştırmada siber zorbalığın yaygınlığına dikkat çekti.

İNTERNET HUKUKU

Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Caner Yenidünya, internet ve ceza hukuku konusunda bilgiler verdi. 5651 sayılı kanunun internet ortamında yapılan yayınları düzenlediğini belirten Yenidünya, internet ortamında yapılan faaliyetlerin zaman zaman diğer kanunlar kapsamına girdiğini ve bu kapsamda kararlar verildiğini de hatırlattı. Özellikle yayın durdurma ve yayından kaldırma kararlarının medeni kanun ve anayasaya dayandırıldığını belirten Yenidünya, bu yönde alınmış mahkeme kararlarından örnekler verdi.

VAHŞİ REYTİNG KAYGISI

Doç. Dr. Caner Yenidünya ‘vahşi reyting’ kaygısı nedeniyle özellikle cinsel istismar suçlarında mağdurların basın tarafından da mağdur ettiğini belirterek, internette içeriğin çok hızlı yayıldığını ve düzeltmenin çok zor olduğuna değindi. Doç. Yenidünya, internetin bir özgürlük alanı olduğunu ancak bunun da sınırları bulunduğunu belirterek, başkasının haklarına saygı gösterilmesi gerektiğini belirtti.

SUÇ NEREDE İŞLENDİ

Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Caner Yenidünya, internette işlenen suçlarla ilgili bir karmaşa olduğunu söyleyerek, yurt dışında kurulan siteler ve işlenen suçlar için Türkiye’yi ilgilendiren bir durumda ve suçun bir kısmının Türkiye’de olması durumunda cezai sorumluluğun başladığını söyledi.

RAKAMLARLA İNTERNET

Uzman Pedagog Adem Güneş, internet kullanımıyla ilgili rakamlar vererek, dünyada internet kullanıcısının 1.7 milyar olduğunu, toplam 350 milyon web sitesi bulunduğunu, Facebook’a 30 milyar fotoğraf yüklendiğini aktardı.

FACEBOOK AÇIK DEĞİLSE HUZURSUZUZ

Başbakanlığın yaptığı bir araştırmaya değinen Adem Güneş, ailelerin dijital bir savaş verdiğine değinerek, yapılan araştırmada ailelerin Facebook ve MSN’Leri açık olmadığı zaman kendilerini huzursuz hissettiklerini bildirdiklerini söyledi. Güneş, bu durumda çocukla geçirilen kaliteli zamanın düştüğünü aktardı.

İNTERNETİ PORNO VE İSTİHBARAT BESLİYOR

İnternetin hazza yöneldiğini belirten Adem Güneş, internette kayıtlı porno ticaretinin yıllık 100 milyar dolar bütçesi olduğunu söyleyerek, interneti ayakta tutan iki etkenin porno ve istihbarat şirketleri olduğunu belirtti. Dünyadaki 350 milyon siteden 250 milyonunun cinsel içerikli materyaller barındırdığını belirten Adem Güneş, bu sitelere ciddi bir rağbet gösterildiğini dile getirdi.

ÖDEV ARARKEN PORNOYLA KARŞILAŞIYORLAR

Çocukların yüzde 96’sıın 8-16 yaş arası internetle tanıştığını belirten Güneş, bu yaşlarda cinsel içerikli sitelerle tanışmanın ödev ararken başladığını belirtti. Güneş, bu konuda çarpıcı bir de örnek vererek, “23 Nisan” ya da “ödev” gibi aramaların sonucunda uygunsuz içerikli web sitelerinin geldiğini söyledi.

Güneş, internette gezinen bir çocuğun bir sorunla karşılaştığında ise bu durumu ailesiyle paylaşmadığını da sözlerine ekledi.

ÇOCUĞUN İRADESİ YOKTUR

Adem Güneş, 8-16 yaş arası çocuğun iradesi olmadığını, haz öteleyemediğini, moral ve etik değerlerinin tam olmadığını belirtti.

OYUNLAR ETİK DEĞİL

Birçok online oyunun amacının oyuncuyu uzun süre internette tutmak olduğunu belirten Güneş, bunun etik olmadığını belirterek, internet bağımlılığı nedeniyle 16 yaşındaki bir çocuğun bilgisayar başında altına kaçırdığı bir vakayla karşılaştığını aktardı.

ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

Adem Güneş’in çözüm önerileri şöyle oldu:

1- Anonim kullanım kaldırılmalı.

2- ‘İnterneti kullan-çık’ modeli yaygınlaştırılmalı

3- Sahte anahtar kelimeler ile kullanıcıyı yanıltmak etik suç olarak kabul edilmeli.

4- Yaş sınırlandırması evet-hayır ile değil gelişmiş teknolojik imkanlar ile (yüz tanıma) gerçekleştirilmeli.

5- Web sitelerine ‘tavsiye’ veya ‘uygunsuz içerik’ butonları eklenmeli.

6- İlköğretim çağında ödev ve araştırmalar için internete yönlendirme olmamalı ya da kontrollü yönlendirme yapılmalı.

ZİHEN KİRLİLİĞİ

Seminerin öğleden sonraki bölümünde konuşan Yard. Doç. Dr. Yakup Çetin, televizyon, internet, reklam panoları gibi algıyı yoğun çeken materyallerin zihin kirliliği yarattığını belirterek, geçmişte insanların 1 sayfayı 1 defa okuduğunda anladığını şimdi ise 1 sayfayı 20 defa okumak gerektiğini belirtti.

MÜSTEHCENLİK NÖROLOJİK SİSTEMİ BOZUYOR

Beynin gördüğü her şeyi kaydettiğini söyleyen Yrd. Doç. Çetin, müstehcen resimlerin insan zihninde nörolojik sistemi bozduğunu, hormonları değiştirdiğini ve zihni zayıflattığını belirtti.

Bilgisayar oyunlarındaki şiddetin, şiddeti normalleştirdiğini de söyleyen Çetin, cinsel ve şiddet içerikli görüntü izleyenlerin hatırlama oranlarında ciddi bir düşüş olduğunu dile getirdi.

CİNSEL HAZ NEDENİYLE ÖLEN FARE

Fareler üzerinde yapılan bir deneyden bahseden Yrd. Doç. Çetin, kurulan düzenekle düğmeye basarak cinsel haz alan farenin, yemek yemek yerine sürekli cinsel haz düğmesine bastığını ve bu nedenle açlıktan öldüğünü söyledi.

SİBER ZORBALIK

İnternetin Diğer Yüzü semireninin konuşmacılarından Doç. Dr. Osman Tolga Arıcak, ‘Siber Zorbalık’ konusunu açıkladı.

Siber Zorbalık çeşitleri; “e-mail, Cep telefonu, Çağrı cihazı, Kısa mesaj, Karalayıcı kişisel web siteleri, Karalayıcı online kişisel oylama web siteleri” olarak açıklayan Arıcak, İstanbul’da yaptıkları bir araştırmadan örnekler verdi.

RAKAMLARLA SİBER ZORBALIK

İstanbul’da 4 okulda yaşları 12-19 arasında değişen 269 öğrenciyle yapılan araştırmanın sonuçlarını paylaşan Arıcak, ‘Siber Zorbalık’ın Türkiye’de de yaygın olduğunu söyledi.

Yapılan araştırmadan bazı veriler şöyle:

- Öğrencilerin %30.2’si internette şifrelerini diğer kişilerle paylaştıklarını belirtmiştir.

- Öğrencilerin % 36.1’i internette istenmeyen davranışlarla karşılaştıklarını belirtmiştir.

- Öğrencilerin % 23.7’si cep telefonuyla rahatsız edildiklerini belirtmiştir.

- Öğrencilerin %28’i istenmeyen SMS aldıklarını belirtmiştir.

- Öğrencilerin %49.4’ü siber zorbalık yapanların yakalanabileceklerini düşünüyor.

-Öğrencilerin %40.1’i bu tür davranışlara maruz kaldığında kimden yardım isteyeceğini biliyor.

Sonuç

- Kızların %10.4’ü ve erkeklerin %13.4’ü hem siber zorba hem de siber mağdurdur.

- Öğrencilerin %35.7’si (%19 erkek ve %16.7 kız) siber zorbadır.

- Öğrencilerin %5.9’u (%2.6 kız ve %3.3 erkek) siber mağdurdur.

Facebook’a saldırı! Yüzlerce Facebook şifresi çalındı.

Facebook’a saldırı! Yüzlerce Facebook şifresi çalındı.

Internet korsanları, Facebook kullanıcılarını hedef aldıkları son saldırıda, yüzlerce şifre ele geçirdi.

Facebook sözcüsü Barry Schnitt, saldırıyı doğrularken, korsanların yol açtığı zararı gidermek için çalışmalarının devam ettiğini açıkladı. Sözcü, şifresi korsanların eline geçen hesapları iptal etmekte olduklarını kaydetti.

Korsanların yeni numarası

Internet korsanları, facebook şifrelerini ele geçirdikleri kişilerin hesabından, listedeki arkadaşlarına sahte postalar ve linkler gönderiyor. Bu yolla kullanıcıları Facebook ana sayfasına benzeyen sahte siteye yönlendiren korsanlar, burada adını ve şifresini yazan yeni kurbanların hesaplarını da ele geçiriyorlar.

Dikkat edilecek siteler

Internet korsanlarının Facebook kullanıcılarını yönlendirdikleri başlıca üç sitenin, www.151.im, www.121.im ve www.123.im. oldukları açıklandı. Facebook bu sitelere yönlendirilen tüm linkleri iptal ettiğini duyurdu.

Facebook sözcüsü Schnitt, son saldırıyı düzenleyenlerin ele geçirdikleri yüzlerce e-posta adresini, daha sonra spam mailler için kullanmayı hedeflediklerini düşündüklerini söyledi.

Internet korsanları geçen sene de benzer yöntemle Facebook kullanıcılarını hedef almış, daha sonra “Koobface” adı verilen virüsün yüzlerce bilgisayara bulaşmasına neden olmuşlardı.

Facebook darbesi.Facebook kapanacakmı

YouTube'u kapattıran savcıya Facebook darbesi.

YouTube'u kapattıran savcı, kendisine hakaret edilen Facebook grubu için ne yapacak?

Ankara Cumhuriyet Savcısı Kürşat Kayral, Türkiye'de pek çok kişinin girdiği video paylaşım sitesi "youtube.com"da yer alan bazı videolarda Mustafa Kemal Atatürk'e hakaret edildiği iddiasıyla erişimin engellenmesi talebinde bulundu.

Mahkeme de, Savcı Kayral'ın talebine uyarak siteye erişimi engelledi. Sitedeki bazı videolar ile Mustafa Kemal Atatürk'e hakaret edildiğini ve yapılan videoların yayınının durdurulması isteğinin yerine getirilmediğini belirten savcı Kayral, siteye Türkiye'den erişimin yasaklanmasını istedi. Mahkeme, Kayral'ın başvurusunun ardından ilk kez Yotube hakkında erişimin engellenmesi kararını verdi.

Ağır hakaretlerle dolu Facebook grubu

Savcı Kayral'ın, başvurusuyla kapatılan Youtube'u sevenler, "Facebook" sitesinde Kürşat Kayral'a ağır eleştiri ve hakaretler yöneltilen bir grup kurdu. Savcı Kayral'ın, kendisine ağır hakaretlerde bulunulan sayfaya ilişkin ise hiçbir başvuruda bulunmadığı öğrenildi.

Kayral'a ağır hakaretlerde bulunulan sayfaya pekçok kişi üye oldu. Sitede, "Üniversitelerde okuyan binlerce Türk gencinin haber ve bilgi alma özgürlüğünü kısıtlayan böyle zihniyetler olmaz olsun!" gibi ağır ifadeler ve hakaret içeren eleştiriler yeraldı. Savcı Kayral'ın kendisine ağır hakaretlerde bulunulan sayfaya ilişkin suç duyurusunda bulunmadığı ve bulunmayı düşünmediği öğrenildi.



Haberin eksik olduğunu düşünüyorsanız "Orjinal Kaynak: Veteknoloji.Com"

Fener'in en büyük silahı!

Fener'in en büyük silahı!
Alex, şüphesiz yarınki maçta da Aykut Kocaman'ın en büyük kozu olacak.21 Mayıs 2011 Cumartesi 07:57
GÖZE ÇARPANLAR
70 milyon TL kasada !Güneş Alexander'i istiyor !Günün spor gazeteleri''Şampiyon Trabzonspor'''Pazartesi resmi tatil olsun'Kutlama Kadıköy'de!

Kırılmadık rekor bırakmayan, istatistikleri alt üst eden Alex, şüphesiz yarınki maçta da Aykut Kocaman'ın en büyük kozu olacak. Sambacı'nın Sivas karnesi ise oldukça iyi: 12 maçta 5 gol 6 asist.

Hayati önem taşıyan Sivasspor maçı öncesi, Fenerbahçe Teknik Direktörü Aykut Kocaman’ın en güvendiği isimlerin başında kuşkusuz yine Alex de Souza geliyor. Sambacı’nın Sivasspor karnesi ise oldukça iyi. Bugüne kadar Sivasspor’a karşı 12 lig maçına çıkan Brezilyalı oyuncu, bu maçlarda 5 gol atarken, 6 asist yaptı. Fenerbahçe bugüne kadar getirdiği 17 maçlık Yenilmezlik serisine ilk yarının kapanış maçında deplasmandaki Sivasspor galibiyetiyle başlamıştı.

Sarı-Lacivertliler bu maçı 1-0 kazanırken, o karşılaşmanın golü de Alex de Souza’dan gelmişti. Fenerbahçe’nin 27. haftada Bursaspor ile golsüz berabere kalarak liderliği Trabzonspor’a devrettiği maçın ardından, “Şampiyonluk kupasını kaldırmadan ve gerçekten saygıyı hak etmeden mutlu olmayacağım. Bunu başarmadan kendimi başarılı saymayacağım” ifadesini kullanmıştı.

Perdeyi Samba’yla kapatacak

Artık bunca rekorun üzerine, Alex’in kendini tam anlamıyla mutlu hissetmesi için sadece 90 dakika kaldı. Tecrübeli oyuncu, daha önceden yaptığı gibi, Sivasspor ağlarını yine havalandırmak ya da takım arkadaşlarına asist yapmak için canını dişine takacak. Galip gelinmesi durumunda Fenerbahçe lig tarihinde 18. kez ipi göğüslerken, kendisi de Sarı-Lacivertli formayla üçüncü şampiyonluğuna ulaşacak.

Fenerbahçe Şampiyon

Fenerbahçe 4 Sivas 3 maçı bitti ve Fenerbahçe şampiyon oldu FB tv izle. Fenerbahçe Sivasspor’u yenerek tarihindeki 18. şampiyonluğuna ulaştı. Sivasspor Fenerbahçe maçı özeti ve bütün detayları sitemizde bulabilirsiniz. Şampiyon Fenerbahçe oldu İstanbul Ankara bütün şehirde kutlamalar oldu. Fenerbahçe şmapiyonluk kutlamaları sitemizde olucaktır. Sivasspor 3 Fenerbahçe 4 goller şampiyonluk maçı 22 Mayıs 2011. Fener 4 Sivas 3 maçı golleri izle. Sivasspor 3 Fenerbahçe 4 2011 maçın geniş özeti golleri şampiyonluk kutlamaları izle FB tv izle.

Fenerbahçe Marşı burada – TIKLA

Fenerbahçe Şampiyonluk Klibi – TIKLA
Sivasspor Fenerbahçe Maçı Özeti Burada – TIKLA

Xat Neden Kapandı?

Xat Neden Kapandı?

FİKİR VE SANAT ESERLERİ KANUNUNA AYKIRILIK
Xat.com’un kapatılmasından sonra ana sebebi bulmaya çalıştık. Bunla ilgili Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı, TC Adalet Bakanlığı, Türk Telekom gibi bu yasaklamayla ilgili olabilecek yerlerle yaptığımız iletişim ve mail gönderimleri sonucunda gerçek sonucu ortaya koyduk.



T.C. BURSA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI HAZIRLIK BÜROSU RESMİ GÖNDERİSİ
5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa aykırılık nedeniyle
aynı Kanunun Ek 4 maddesi gereğince Bursa Cumhuriyet
Başsavcılığının 27/10/2010 tarih ve 2010/62113 sayılı talebi,
Bursa 5. Sulh Ceza Mahkemesinin 28/10/2010 tarih ve 2010/1963
değişik iş nolu kararı ile anılan siteye erişim engellenmiştir.
Bilgilerinize rica ederim.

5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 4. maddesi
Güzel sanat eserleri, estetik değere sahip olan;


1. Yağlı ve suluboya tablolar; her türlü resimler, desenler, pasteller, gravürler, güzel yazılar ve tezhipler, kazıma, oyma, kakma veya benzeri usullerle maden, taş, ağaç veya diğer maddelerle çizilen veya tespit edilen eserler, kaligrafi, serigrafi,
2. Heykeller, kabartmalar ve oymalar,
3. Mimarlık eserleri,
4. El işleri ve küçük sanat eserleri, minyatürler ve süsleme sanatı ürünleri ile tekstil, moda tasarımları,
5. Fotoğrafik eserler ve slaytlar,
6. Grafik eserler,
7. Karikatür eserleri,
8. Her türlü tiplemelerdir.
Krokiler, resimler, maketler, tasarımlar ve benzeri eserlerin endüstriyel model ve resim olarak kullanılması, düşünce ve sanat eserleri olmak sıfatlarını etkilemez.

ALAKASIZ BİR YASAKLAMA
Buradan da görüleceği gibi; bu birtakım kişilerin söylediği gibi PKK, Küfür, 18+ gösterimler vs. yüzünden yasaklanmamış. İlgili kanun Fikir ve Sanat Eserleri hakkında. Bunla ilgili düşündüğümüzde ise şu sonuçlar dikkatimizi çekiyor:


Kullanımı uygun olmayan resim gösterimleri
Çoklu imaj gösterimleri
Xat ifadeleri (kullanım ihlali, izin almama, tipleme vs.)
Kullanım dışı slaytlar (xat’ın hizmetlerinden)
Bunlardan dolayı bu kanuna aykırı olmuş olabilir.

Haksız Bir Yasaklama
Ancak bu kurlalara uymayan tonlarca site var, bunu sadece xat.com için göstermek alakasız ve birilerinin bu olayı Xat.com’u özellikle yasaklamak için yaptığını ortaya koyuyor. O halde buradan da belli oluyor ki bu iş birtakım xat sevmeyen ve Başsavcılıkla yakın ilişkisi bulunan birilerin düzenlediği komplike ve tasarlanmış bir oyunları.

Açılma Ümidi
Üniversite ve yerel resmi makamlarca siteye giriş yapılabiliyor. Ancak kafe ve bireysel bilgisayarlardan giriş olmuyor. Xat bu konuda ip değişikliği yapabilir; ancak onlar da açılıp/açılmayacağını bekliyorlar. Ama görünen o ki böyle giderse xat Flash sistemin yeni versiyonunu kuracak ve ip değişikliği ile girişlere izin vericek.
Olumsuz yanı ise yeni açılan ip’nin yeniden yasaklanma ihtimali…

Belki de en son sözü zaman söyleyecek; BEKLE ve GÖR…

Blog hit arttırma yöntemleri

Blog hit arttırma yöntemleri I
Web yayıncısı olan bizlerin çoğunluğunun en büyük sıkıntısı ziyaretçi sayısı. Dolaylı olsa da internetten para kazanmak isteyenlerin de aynı şekilde büyük sıkıntılarından bir tanesi ziyaretçi sayısı. Eğer belli bir kesime hitap edip, konusunda uzman içeriklere sahipseniz zaten diğerlerine az görünse de ziyaretçilerinizden memnun olabilirsiniz. Ancak bazen genel amaçlı hazırladığınız bir blogun sitenin daha fazla ziyaretçi almasını isteyebilirsiniz. Böyle durumlarda benden size tavsiye anlık giriş çıkışlar yaşatmaktansa ziyaretçilerinize onları sitenize blogunuza bağlamaya çalışmalısınız.

Neyse blog yada sitenizde içeriği zengin tuttuğunuzu varsayıyorum. Yani konu bulduktan sonra o konuda sağlam içerik hazırlayabildiğinizi varsayıyorum. Peki nasıl olacak ta insanların rağbet edeceği ve sizi tercih edeceği yazılar bulacaksınız. Buna bir çözüm önerebilirim size. İnternet kullanıcılarının çoğu interneti aradıklarını bulmak amacıyla kullanmaktadır. %70 gibi orana sahip bu kesim aradıklarına tamamen arama motorları aracılığıyla ulaşmaktadır. Geri kalan %30 luk kesim ise zaten üyesi olduğu, ilgili olduğu siteleri sık sık takip edip çok az sayıda arama yapmaktadır. Şimdi büyük çoğunluğun aramalarla sitenize geldiğini düşünürsek arayanların aradıklarını bulabilecekleri içerikte sitelere bloglara sahip olmak onların memnuniyetini arttırır. Memnun eden bir site blog daha çok kişiye ulaşır. Peki nereden bulacaksınız o araştırmacı çoğunluğu? Şimdi herkes neredeyse aynı yazıları yazıyor hergün blogunda sitesinde. Bu o kadar can sıkıcı bir durum ki.. Örneğin wordpress in yeni sürümünün çıktığını hangi siteye girerseniz girin okuyorsunuz. Bu kötü bir durum. Gerçekten çok ama çok kötü bir durum. Heryerde aynı yazıları görmek… Herneyse kaliteden bahsediyorduk. Kaliteli site ziyaretçisinden. Onun için aranan ama başkalarının hakkında yazmadığı konularda yazı yazmak. Evet anahtar noktamız bu. “Çok aranan ama başkalarının bu konuda yazı yazmadığı konular bulmak”. Bunu nasıl mı yapacağız? Örnek verelim; benim eklesene.net e eklediğim anahtar kelime araştırma aracını biliyorsunuz. Bilmiyorsanız da tanışmanızın tam zamanıdır. Onu açıyoruz. Aklıma ilk gelen şeyi karaladım ben, “dinazor” yazdım ve sonuç olarak dinozor kelimesinin 173 kez ve “dinazor resimleri” kelimesinin ise 25 kez arandığını gördüm. Eğer sonuç karşınıza boş gelmezse o kelimeyle ilgili mutlaka yazı yazmalısınız. Çünkü hazırladığım o anahtar kelime arama aracı Yahoo’nun da kullandığı bir sistemden verileri alıyor. Yani ortalama olarak 173 kez aranan “dinazor” ve “dinazor resimleri” kelimeleri hakkında yazmanız size en az sıfırdan yep yeni günlük 2-3 kişi getirecektir. Bunun sebebi arama motorlarında bu kelimeyi arattığınızda başka sitelerin de bu konudan bahsediyor olmasıdır. Ama şunu unutmayın Türk Web yayıncıları, Türk Bloggerları hatta hergün binlerce kişi tarafından okunulan blogların neredeyse hepsi aynı şeyi yazıyor. Neredeyse hepsi aynı haberi ısıtıp ısıtıp önünüze koyuyor. O yüzden siz onlar gibi olmayın. Sıkça aranan konularda ama onların yazmadığı şeyleri blogunuzda sitenizde yazın. Bu şekilde aramalarda onlar “Son çıkan teknoloji haberlerinde ilk sıralarda çıkarken” siz tamamen size özel olan konularda üst sıralara çıkacaksınız. Şu aramayı gerçekleştirin göreceksiniz ki 2. sırada çıkan sayfa benim kişisel günlüğümden geliyor. Ve inanın bana her gün en az 50 kişi sadece bu mucizeler kelimesiyle geliyor sayfama. Verdiğim yöntemin işe yaradığını göstermek için mucize kelimesini anahtar kelime araştırma aracında aradığımda 44 sonuç olduğunu gösteriyor. Demek ki bu yöntem işe yarıyor :)~ Bu yazı dizisi devam edecek. Eklesene blog rss beslemesine hemen abone olun. Yeni yazılardan haberiniz olsun…

İbrahim Tatlıses silahlı saldırıya uğradı

İbrahim Tatlıses silahlı saldırıya uğradı
İbrahim Tatlıses öldümü

Maslak Büyükdere Caddesi üzerinde kimliği belirsiz kişilerce silahlı saldırıya uğradı. Başından vurulan Tatlıses Özel Levent Hastanesi'ne ardından Maslak Acıbadem Hastanesi'ne sevk edildi. Tatlıses'in, sağlık durumu hakkında henüz bir bilgi yok. Ünlü şarkıcının tedavisi sürüyor.
UÇMAK - TATLISES HUSUMETİ

Uçmak ile Tatlıses arasındaki husumet uzun yıllara dayanıyor. 1998 yılında, Tatlıses'in aracına pompalı tüfek ile saldırmak suçundan yargılanan Uçmak ve iki adamını, o dönemde İbrahim Tatlıses affederek tahliye olmalarını sağlamıştı. Uçmak ve Tatlıses barış yemeği yemişti.

6 AY ÖNCE CEZAEVİNDEN ÇIKMIŞTI

Uçmak, 2002 yılında yine kalaşnikoflarla yakalanarak Tatlıses'e silahlı saldırı düzenleyeceği iddiasıyla gözaltına alınmıştı. Uçmak'ın 6 ay önce Eylül ayında cezaevinden çıktığı belirlendi.

Gözaltına alınan kişiler, Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü'nde 4 gün boyunca sorgulanacak.
İbrahim Tatlısesin hastaneye kaldırılma anı


Olay yerinde inceleme yapan polis ekipleri ise kanalizasyonları bile arayarak çok sayıda boş kovan buldu. Uzun namlulu silahın ise Kalaşnikof olduğu tahmin ediliyor.

Saldırıda uzun namlulu silah kullanılması, olayın arkasında bölücü terör örgütü PKK’nın bulunduğu şüphelerini doğurdu. Bu arada polisin yaptığı araştırmalar, MOBESE, plazanın ve bölgedeki işyerlerinin kameralarının kayıtlarının incelenmesi sonucu saldırganların eşkallerini ve araçlarının plakasını belirleyerek yakalamak için opearasyonlara başladığı bildirildi.

İbrahim Tatlısesin doktorunun yaptığı açıklama

Tatlıses'i ameliyat eden doktorlar şu açıklamayı yaptı: "Gece saat 1 sularında, sağ kafa kemiklerinde, beynin ön ve yan kemiklerinde parçalı kırıklar, beyin zarında ciddi bir hasar, beyinde ciddi bir kanama söz konusuydu. Tüm bu dediğimiz sorunlar ameliyatla ortadan kaldırıldı. Ciddi bir yaralanmada hayati risk yüksektir. Zamana ihtiyaç vardır. Biz ameliyatı gerçekleştirdik. Kafa için basıncı artırmak için çaba sarf ettik. Kafa kemiklerini de geçici bir süre için karın içine gerçekleştirdik. Tomografi çekiyoruz. Bizim ön görümüz 24 saat uyutulması. Bir kurşun girişi ve çıkışı var. Beyin kemiklerinde kırıklar var. Kurşunun giriş deliği beynin sağ yan tarafında öndedir.

Ameliyata aldığımızda uyandırılma sorunu içerisindeydi. Ayrınca sol tarafında felç vardı. Müdahalemiz kalıcı hasarı önlemektir. 24 saat süremiz var arada tomografilerle göreceğiz zaman içerisinde planımız değişebilir.

Üç ayrı operasyon söz konusu değildir. Tek operasyon yapılmıştır. Şu anda bir kanaması yok. Ameliyata girdiğimizden daha iyi bir orandayız. Hayati risk var. Ama ilk ameliyata girdiğimizden daha iyi noktadayız."

KALAŞNİKOFLA SALDIRDILAR

İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu İbrahim Tatlıses'in nasıl vurulduğuna ilişkin açıklama yaptı. Avni Mutlu, Tatlıses'e saldıranların kaleşnikof marka silahla 11 el ateş ettiğini açıkladı. Mutlu şunları kaydetti: "11 el kurşun sıkıldı. Araca 4 el isabet etti. İkisi asistanı ve Tatlıses’e diğer ikisi de araca. Başka kimsede yaralanma yok. Failler ile ilgili emniyet ve polisimiz yoğun çalışma yürütüyor. En kısa süre içinde adalete teslim edeceğiz. Kesin bilgi, saldırıyı en az iki kişinin gerçekleştirdiği yönünde."




Tatlıses vurulduktan sonra neler söyledi?
Beyaz TV çalışanı Hakan Seçkin ve ünlü sanatçının hastaneye götürüldüğü sırada yanında bulunan eski basın danışmanı Ozzy, İbrahim Tatlıses'e düzenlenen silahlı saldırıya ilişkin açıklamalarda bulundu.

İbrahim Tatlıses Vuruldu (Son Detaylar)

Ozzy, saldırı anında yanında bulunanlardan aldığı bilgilere göre Tatlıses'in vurulduktan hemen sonra bilincinin açık olduğunu ve hastaneye götürülürken sürekli olarak "Olmadı şimdi, olmadı bu." sözlerini söylediğini belirtti.

Asistanı Damla Buket Çakıcı ve şoförüyle birlikte program çıkışında uğradıkları silahlı saldırıda başından vurulan Tatlıses'in şoförü hakkında da bilgi veren Ozzy, şoförünün saldırıdan yara almadan kurtulduğunu söyleyerek, şoförünün "Kurşunlar sağımızdan solumuzdan her tarafımızdan akıyordu. Ben de kendimi yere attım. Onu koruyamadım." dediğini söyledi.

İKİ KİŞİ DURDURUP FOTOĞRAF ÇEKTİRMEK İSTEDİ

İbrahim Tatlıses'e düzenlenen silahlı saldırıya tanık olan televizyon çalışanı Hakan Seçkin, saldırganların içerisinde bulunduğu otomobilin Büyükdere Caddesi üzerinde beklediğini savunarak, "İbrahim Bey, kapıdan uğurladıktan sonra otomobiline bindi. Otomobili Büyükdere Caddesi'ne yöneldiği anda saldırganlar otomobilden inmeden ateş etmeye başladı" dedi. Beyaz TV'de reji görevlisi olan Seçkin, Tatlıses'e yapılan saldırı anını ise şöyle anlattı: "Program her hafta olduğu gibi normal akışında başlayıp bitti. Önce program konukları Deniz Seki ile Kutsi çıktı. Tatlıses ise daha sonra çıktı. Bizlerle vedalaştıktan sonra dışarı çıktı. Kapıda iki kişi onu durdurup fotoğraf çektirmek istedi. Fotoğraf çektirdikten sonra, otomobilin ön koltuğuna oturdu. Asistanı ise arka koltuğa oturdu. Otomobil hareket ettikten kısa bir süre sonra silah seslerini duydum. Büyükdere Caddesi üzerinde bir otomobil hızla uzaklaştı. Saldırganlar inmeden otomobilden ateş etti. Şoförü durmadan hastaneye gitti. Biz de bir arabayla onları takip ederek gittik. Hastanede kafasından vurulduğunu ve durumunun ağır olduğunu öğrendik" dedi.

Sadri ALIŞIK Hayatı

Sadri ALIŞIK

Sadri Alışık 5 Mart 1925 yılında İstanbul'da doğdu.
Asıl adı Sadrettin olmasına rağmen, annesi Saffet hanım ve babası Rafet Kaptan onu hep Sadri diye çağırırlardı.

Babası Kaptan olduğundan haftada biriki kez eve gelebiliyordu. Bu yüzden ailenin sorumluluğu ve idaresi anne Saffet Hanım'da idi. Sadri Alışık sekiz yaşındayken kız kardeşi Nevin dünyaya geldi. Sadri Alışık'ın içindeki oyunculuk aşkı küçük yaşlarda kendini göstermeye başlamıştı..

Arkadaşları bilye oynayıp, uçurtma uçururken, O piyesler hazırlayıp mahalle arkadaşlarına oyunlarını sunardı.
Altı-yedi yaşlarındayken bir sünnet gecesinde Naşid Özcan Tiyatrosu'nu izledi.

O günden sonra tiyatroya olan tutkusu başladı. Paşabahçe 39. İlkokulunda üçüncü sınıftayken ''İSTİKAL PİYESİ'' adlı oyunda "Adalı Halil" rolünü aldı ki bu başroldü. İlkokulu bittikten sonra ailenin isteği ile Cağaloğlu'na taşındılar. Orta okul ikinci sınıfta tiyatro aşkı tekrar başladı. Ancak okulda tiyatro yoktu. Liseye İstanbul Erkek Lisesin'de başladı.

Lisenin yanısıra Cağaloğlu Halk Evi'nde tiyatroya gidiyordu. Liseyi bırakıp devam mecburiyeti olmadığından Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü'ne kayıt oldu.
Yavaş yavaş, sahne, resim, tiyatro derken sinemaya adım attı ve ilk filmi Günahsızlar'ı 1945 yılında çevirdi.
Şöhret basamaklarını hızla ilerleyen Sadri Alışık 1959 yılında çevirdiği Yalnızlar Rıhtımı adlı filmde otuz sekiz yıllık hayat arkadaşı Çolpan İlhan ile tanıştı. Evlendikten bir kaç sene sonra oğlu Kerem dünyaya geldi.

Sinema yaşantısının yanı sıra, sahne showlarında da çok başarılı oldu.
Karaciğer yetmezliğinden Amerika'ya giden Sadri Alışık Amerika'da yaşayan Türk doktoru Münci Kalayoğlu tarafından ameliyat edildi ve sağlığına kavuştu. Sanat yaşamını televizyonda devam ettirdi.

Aşık Veysel ŞATIROĞLU

Aşık Veysel ŞATIROĞLU

Aşıklık geleneğinin unutulmaya yüz tuttuğu bir zamanda ortaya çıkan ve 20. yüzyıl Türk Halk Şiirinin önde gelen siması olarak kendini kabul ettiren Aşık Veysel Şatıroğlu, 1894 yılında Sivas İli Şarkışla İlçesinin Sivrialan Köyünde Dünyaya gelmiştir. Babası Karaca Ahmet, Annesi Gülizar Hatundur. Yedi yaşına kadar akranları gibi sağlam ve gürbüz olan Veysel bu yaşta yakalandığı çiçek hastalığı sonucu sol gözünü kaybeder. Hastalıktan etkilenen sağ gözüne perde iner. Bu gözü ile nisbeten görebilirken, sağım esnasında annesini beklemekteyken ineğin vurması sonucu sağ gözünü de tamamen kaybeder.

Karanlık ve ızdırapla tanışan Veyseli düştüğü boşluktan kurtarmaya çalışan Baba Karaca Ahmet, oğlunu 10 yaşında bağlama ile tanıştırır. İlk dersini köylüleri Molla Hüseyinden daha sonra da baba dostu Çamşıhlı Ali Ağadan alan Veysel 1933 yılına kadar Pirsultan Abdal, Aşık Kerem, Karacaoğlan, Yunus Emre ve Emrah gibi tanınmış ustaların eserlerini çalıp söyler. Yıllar geçmektedir. 1919 yılında 25 yaşında ilk evliliğini yapar. İki yıl aradan sonra annesi ve babasını kısa aralıklarla kaybetmesi onu derin acılara ve çaresizliğe sürükler. Sonrasında eşinin de kendisini terketmesiyle Veysel daha da yıkılır. 1921 yılında hayatını ikinci eşi Gülizar Hanımla birleştiren genç Veyselin bu evliliğinden ikisi erkek altı çocuğu olur.

Ömrü yoksulluk ve çilelerle geçen Veysel, köyünden ilk defa ayrıldığı 1933 yılında Sivas Aşıklar Bayramına katılır. "Türkiyenin İhyası Hazreti Gazi" Şiiriyle dikkat çeker. Ahmet Kutsi Tecerin ilgisine mazhar olan Veysel, Köy Enstitülerinde bir süre saz öğretmenliği yapar. Bu yıllar hasret şiirlerinin birikimini oluşturur.

Şiirlerinde birlik ve bütünlük mesajları veren, bilim ve teknolojiyi önemseyip benimseyen Veysel, özünde ve sözünde samimidir. Karanlıklar dünyasından aydınlıklar çıkarırken sevecendir. Sadık yarim dediği kara toprakta yeşerttikleriyle murada eren Veysel, bilinçli bir ziraatçidir.

Yarım yüzyıldan fazla sanatına gönül vermiş olması karşılıksız bırakılmamıştır. 1965 yılında TBMM Ana Dilimiz ve Milli Birliğimize katkılarından dolayı özel kanunla Vatan Hizmet tertibinden Ona maaş bağlamıştır.

Aşık Veysel 21 Mart 1973 tarihinde sadık yari kara toprakla kucaklaşarak aramızdan ayrılmıştır.

Duygusal bestesi: Benim sadık yarim kara topraktır...

Yılmaz GÜNEY Hayatı

Yılmaz GÜNEY

Arkadaşlar!
Dışarda bir şeyler oluyor farkında mısınız"
Uykuda olanlary sarsın, uyandırın. Herkese söyleyin, yakında ışıklar kesilebilir.
Karanlıkta ne yapacaksınız"


Bir sanatci olarak ''Yilmaz Guney'' olarak bilinir.Ama asil adi Yilmaz Putun'dur.
Adi,zorluklar karsisinda egilmez,Umutsuzluga kapilmaz,yilginliga dusmez ve bas egmez anlamina gelir,soyadi putun ise bir dag meyvasinin kirilmaz cekirdegi demektir.
1937 Yilinda, Adana'nin Yenice Koyunde dogdu.Topraksiz bir koylu ailenin iki cocugundan biridir.Annesi dindardi ve okuma yazmayi bilmezdi, babasi ise okuma yazmayi askerde ogrenmisti.
Yilmaz Guney 1976'da Kayseri Cezaevindeyken babasini kaybetti.
Dokuz yasindan sonra hayatini calisarak kazandi.

Ilk isi dana gutmekti. Liseyi Adana'da bitirdi. O yillar ((DORUK)) adinda bir sanat dergisi
cikardi.Sanata cok merakliydi ve hikayeler yaziyordu.
1955'te Istanbul'a Iktisat Fakultesi'nde ogrenim gormek icin gitmisti.Fakat devam edemedi.
1955'te suren tatbikat sonucu birbucuk yil agir hapis ve 6 ay surgun cezasi aldi.
Ogrenimi yarida kalmisti.O'nun onundaki tek yol,kendisini hayatin okulunda,hayatin kabul ettigi ve dayattigi ogretmenler araciligiyla egitmekti.
Oyle yaptida...

Kitaplar, sinema, is, acimasizlik, hayatin kati kurallari,toplumsal baskilar,kahpelikler,yigitlikler...Karsilastigi zorluklari yenmek icin direnmesi ve kararliligi...
Ogretmenlerinden biri ZORDUR.Ilk olarak 1961'de cezaeviyle tanismisti.
1962 Araliginda cezasinin bitimiyle, muhafazakarligi ile unlu, Konya sehrine surgune gonderilmisti.
1968'de asker gitti.1970 Nisaninda dondu.1972'de,
martin 16'sinda devrimcilereyardim ettigi gerekcesiyle tutuklandi.

Mahkeme sonucu 10 yil agir ceza hapis ve surgun cezasina
carptirildi.1974 Eylulunde,bir cinayet olayina adi karisti ve on dokuz yil mahkum edildi.
Cezaevindeyken ''GUNEY'' adlibir sanat-kultur dergisi cikardi.
Onuc sayi sonra sikiyonetimin yeniden gelmesi uzerine dergisi kapatildi ve hakkinda yazdiklarindan
oturu on ayri dava acildi.
Istenen ceza toplami yuzyil idi.1981 Ekiminde izinli ciktigi Isparta cezaevine bi daha donmedi.Sonra
da yurt disina cikti.1981 Ekimine kadar, yaklasik oniki yilini cesitli cezaevlerinde gecirdi.
Bu oniki yil icinde ikisi yari-acik
olmak uzere onbes cezaevi tanidi.
Iltica etigi Fransa'nin Paris sehrinde 1984'te vefat etti


Asil hapishane insanin kafasinda yarattigi hapishanedir.Hayati sinirlayan hapishane odur ki,ilk firsatta yikilmalidir. Dünyayi
dahaiyi kavrayabilmek icin...


ON YIL SUSTUM ARTIK BAGIRMAK iSTiYORUM!

Ülkemden ayrilmisim, Özgür olmak, Yasamak istedigimden ötürü degil,
Özgürlük ve demokrasi kavgasina daha etkin ve aktif bir bicimde
katilabilmek icindir.



Bir köle olarak yasamaktansa ,
özgürlük savascisi
olarak ölmek daha iyidir...

Yılmazın Kendi sözü:
Insanlari tas duvarlar, demir parmakliklar arasinda terbiye etmeyi, onlarin dusuncelerini onlemeyi dusunen anlayis yikilacaktir..

Ahmet Kaya HAYATI

Ahmet Kaya

Ahmet KAYA Malatya'da 5 çocuklu bir ailenin en küçüğü olarak 1957 yılında dünyaya geldi. Mensucat işçisi bir baba, çocuklarını yetiştirmekle yükümlü bir anne ve diğer dört kardeşle birlikte geçen çocukluk... Babası, neredeyse onun boyu kadar olan bir bağlama ile eve geldiğinde mutluluğun bu olduğunu düşünür. Dokuz yaşındadır daha. 24 Temmuz İşçi Bayramı'nda sahneye çıkarırlar onu, bir daha unutmaz bunu...

Yaz tatillerinde, ya plakçıda ya da tanıdıkların minibüsünde çalışır. Çalıştığı plakçı dükkanına gelerek Ruhi Su'nun plaklarını satın alan , bol paçalı pantolonlar giyen uzun saçlı 68'lilerden etkilenen bir gençtir artık...

Mensucat fabrikasından emekli olan babası, daha iyi bir yaşam için İstanbul'a göç eder. İstanbul / Kocamustafapaşa'ya yerleşirler. Ahmet Kaya'nın ilk izlenimi 'korku'dur. Bu devasa kentin içinde tutunup-tutunamayacağı korkusudur bu..

Ahmet Kaya, ortaöğrenimini tamamlamaya çalışırken yetmişli yılların toplumsal akışının içinde bulur kendini ve kendisi gibi olanlarla buluşur. Ora'dan, gelmiş olmanın, 'öteki' olmanın farklılığını, bu yeni kültür ve yaşam biçimi ile iç içe yaşar. Türküler, devrimci marşlar, Ruhi Su dinlemeye başlar. Daha sonraki yıllarda da bu müzikal yapıdan etkilendiğini inkar etmez, ama kendisini ve kendi sesini arama çabası hiç bitmez. Bütün boş zamanlarda bağlama çalıp şarkılar söyler. İlk bestelerini tam da bugünlerde yapar. Boğaziçi Üniversitesi'nde bir panelde Ruhi Su'yla karşılaşır. Ustayı çok sevse de yetmeyen birşeyler vardır Ahmet Kaya için, bunu ifade etmeye çalışır Ruhi Su'ya ve onun talebi üzerine de, 'Mahsus Mahal' türküsünü kendince yorumlar. Bağlamanın sapını tutan Ruhi Su, 'Böyle bağlama çalınmaz! Böyle döver gibi çalınmaz' der. Oysa Ahmet Kaya'daki sadece 'kendisi gibi olma' çabasıdır. Farklı arayışlar içersindedir ve o yıllarda yaptığı müziği bile 'Arayış Müziği' diye ifade eder. Ondaki yapısal muhaliflik, yıllar sonra verdiği ilk resitalde, 'Bağlama Böyle De Çalınır' başlığıyla konser afişlerine yansır.
Bir yandan müzikal arayışlarını sürdüren Ahmet Kaya, diğer yandan da, inanmanın, sıra dışı olmanın, hayatı değiştirme idealizminin ve gençliğinin dinamizmiyle toplumsal muhalefet içersindeki yerini de belirler.
Seksenli yıllar onun hayatını da kalın çizgilerle belirleyecektir.





Seksenli yılların başı talihsizliklerle geçer. Evliliği biter, bebeği ondan ayrı büyüyecektir ve bu yeni duyguyu yenmek çok zordur. Bu dönem, bestelerinin de giderek olgunlaştığı dönemlerdir. Sadece müzikle kendini ifade eden Ahmet Kaya, 1985 yılına geldiğinde kararını verir. 'Zamanıdır' deyip, koltuğunun altına şarkılarını alıp, Unkapanı'nın yolunu tutar. Dinleyenlerin hiçbir kategoriye koyamadığı bu müziğe kimse başlangıçta yüz vermez. Sonraki günlerde arkadaş yardımları ve kendi olanakları ile ilk albümünü yapar. Ama albüm o yılların tahammülsüzlüğü ile hemen toplatılır. Yapılan itiraz sonuç verir. Olay gazetelere yansır, Ahmet Kaya'nın 'Ağlama Bebeğim' adlı ilk albümü Danıştay kararıyla 'serbestir' artık!

Bu arada Üniversite öğrencileri, dar gelirliler, 12 Eylül darbesinden nasibini almış-çeşitli kesimlerden tutuklu yakınları, Türkiye'de demokrasiyi yeniden inşa etmeye kararlı kitle örgütleri, sivil toplum kuruluşları yavaş yavaş Ahmet Kaya'nın dinleyici profilini oluşturmaya başlar.


Kısa bir süre sonra ikinci albümü "Acılara Tutunmak" ı yapar Ahmet Kaya..Onu sarsan bütün toplumsal-siyasal duyarlılığını üretimine yansıtmakta, bütün insani birikimini şarkılarına taşımaktadır artık. Ahmed Arif, Enver Gökçe, Hasan Hüseyin Korkmazgil gibi, aynı duyarlılığın şiirdeki taşıyıcılarıyla buluşmakta ve şiir bestelemektedir. Bu albümün repertuar çalışması sırasında, sürecin ortak acılarından nasibini almış ve yüreği onunla aynı yerde kesişen Gülten Hayaloğlu ile tanışır. Stüdyo kayıtlarında birliktedirler artık.

Üçüncü albümde Gülten, o sıralar tutuklu olan ve idamla yargılanan Nevzat Çelik'in 'Şafak Türküsü' isimli şiirini getirir ve "bunun mutlaka bestelenip, en geniş kesimlere dinletilmesi gerektiğini' söyleyerek Ahmet Kaya'nın önüne koyar. Başlangıçta bu 'serbest' şiirin bestelenmesinin zorluğundan söz etse de, bu şiiri kısmen besteler ve albüme de aynı adı verir, 'Şafak Türküsü' ! Gülten'le birlikte 'içerden' esen bu rüzgarı almış, Ülkenin gündemindeki idam cezaları ve hapishanelerde bulunan binlerce insanın ve onların ailelerinin içinde bulunduğu durumu şarkılaştırmıştır..12 Eylül yılları, kendi anayasası ve bütün karanlığı ile hüküm sürmektedir hayat üzerinde. Ahmet Kaya'nın sesi ve şarkıları, örgütsüz ve dağınık muhalefetin sesiyle buluşmakta ve neredeyse ve giderek bir 'İtiraz Müziği' şekillenmektedir artık.



'An Gelir' isimli dördüncü albümünde Attila İlhan, Hasan Hüseyin Korkmazgil ve Ülkü Tamer'in şiirlerini besteleyen Ahmet Kaya, yeni arayışlar içerisine girmiş, besteciliği ile ilgili kendisini epeyce geliştirmiştir. İlk üç albümde aranjör olarak kendi çabalarının yanı sıra Sezer Bağcan, Oğuz Abadan gibi isimlerle çalışan Ahmet Kaya, dördüncü albümde Osman İşmen ile çalışmaya başlar ve bu beraberlik uzun yıllar sürer...

Beşinci albüm, 'Yorgun Demokrat' ta, ünlü şairlerin yanı sıra yeni bir isimle, Yusuf Hayaloğlu'yla çalışmaya başlar. Bu doğru buluşma, aynı kültürün çocuklarının buluşmasıdır. Gülten, uzun yıllardır şiir yazan ağabeyi ile eşini tanıştırmış ve ikisinin baskısı sonucunda Hayaloğlu şarkı sözleri yazmaya başlamıştır. 'Yorgun Demokrat'la başlayan bu üretim ortaklığı, Ahmet Kaya müziğinde Yusuf Hayaloğlu ile sonuna kadar sürecek uzun ve verimli bir çalışmanın başlangıcını oluşturur. 'Yorgun Demokrat' isimli bu albüm, gerek dönemi gerekse içeriği bakımından yine Türkiye'nin toplumsal gidişatına denk düşmüş ve 12 Eylül döneminin etkisini üzerinden atmaya çalışan milyonlarca demokratın durumunu dile getirmiştir.

Albüm çalışmalarına paralel olarak halk konserleri de yapar Ahmet Kaya. Gösterilen ilgi, katılım ve çoşkuya rağmen, ülkenin birçok yerinde 'sakıncalı' bir şarkıcıdır artık O. Dinleyicisiyle buluşamamak onu üzmektedir..
Altıncı albümünde "Başkaldırıyorum" der. Yeni bir Yusuf Hayaloğlu-Ahmet Kaya çalışmasıdır bu ve dönemle çok örtüşür. Ülke çok yavaş ta olsa Eylül karanlığından çıkma çabası içersindedir. Çok ağır seyreden bu 'sivilleşme' sürecine, 'içerden' yeni yeni çıkanlar katılmakta ve bu şarkılar, sesi susturulmaya çalışılmış kalabalıklara bütün heyecanıyla ulaşmaktadır. Konserlere binlerce insan gelmekte ve bu geçiş sürecini Ahmet Kaya ile birlikte yaşamaktadırlar. Bu arada yeniden baba olur ve sevgili kuşu Melis dünyaya gözlerini açar.
Kısa bir süre sonra, 'Resitaller 1 ' ismiyle, canlı konser kayıtlarının da olduğu albüm ulaşmıştır dinleyiciye. Ahmet Kaya bütün üretkenliği ve bütün dinamizmi ile bir yandan yeni şarkılar yaparken, diğer yandan da soluklanmaya çalışmaktadır.
Yaşadığı topraklardaki hiçbir acıya kayıtsız kalmayan ve bu acıların tamamına şarkılarıyla deva olmaya çalışan Ahmet Kaya, ülkesinin bir bölgesinde başlamış olan ve nasıl süreceğine ilişkin ip uçlarını da içinde barındıran süreci "İyimser Bir Gül" le, diğer adıyla "Kod Adı Bahtiyar"la karşılar. Resitaller 1 adlı albümden sonra, bu onun 8. albümüdür ve 90'lı yılları böyle karşılar Ahmet Kaya.
Yasaklanmayan konserlerinde okuduğu türkülerin bir çoğuyla "Resitaller 2" isimli albümü yapar. Halk müziğine olan tutkusu ve türküleri yorumlayış biçimi ve geleneksel müzikteki performansını da bu albümle sunmuştur. Onun müziğini besleyen asıl kaynak halk müziğidir ve türkülerden en çok kendisi etkilenmektedir. Artık alıştığı satış rekorlarından birini daha yakalar bu albümle.

Konserlerinin bir çoğunda kendisine bağlamasıyla eşlik eden Ahmet Koç'la, onuncu albümü olan 'Sevgi Duvarı" nın hazırlıklarına başlar. Can Yücel'in aynı isimli şiirini bestelemiş olan Ahmet Kaya, bu albümü 'vazgeçilmezlerim' dediği Yusuf Hayaloğlu ve Osman İşmen'siz hazırlayarak, genç bir aranjöre de şans vermek istemiştir. Yine ilk defa bu albümde, gazeteci Ali Çınar'ın şiir ve şarkı sözlerine yer veren Ahmet Kaya, arkasına bakmadan yürümektedir yolunu.

Olgunluk çağında ülkesinin içinde bulunduğu olumsuzluklara, mevcut gidişata ve sistemin hoşnut olmadığı her yanına şarkılarla müdahale etmeye çalışan bir 'muhaliftir' o ve şarkıları her yerdedir artık.

Giderek başı, sıklıkla derde girer, birçok yerde konser verememenin yanı sıra albümleri 'sakıncalı' bulunup kısmen de olsa toplatılır. Bu sürecin şarkılarına yansıması kaçınılmazdır. Yeni albümün adı 'Başım Belada'dır o yüzden. Ahmed Arif, Attila İlhan ve Yusuf Hayaloğlu'nun şiirleri ve şarkı sözleri Ahmet Kaya müziği ile biraraya gelir. 11. albüm yine inanılmaz satışlara doğru giderken, artık tam olarak şekillenmiş olan Ahmet Kaya müziğinin taklitleri de giderek çoğalmaya başlar. Farklı siyasal kesimlerden müzisyenler onun müziğinden esinlenmekte ve sürecin başında ad konamayan bu müzik, listelerde de yerini alıp, kendine bilboardlar açmaya başlar. Medya, aranan tanımı bulmuştur ve Ahmet Kaya'nın bütün itirazına rağmen, bu tür 'Özgün' olarak tanımlanmaya başlanır.

12. albümü 'Dokunma Yanarsın' ile birlikte hayatında da bir takım değişiklikler gündeme gelir. Yeni firmalar ve yeni prodüktörlerle emeğinin karşılığını alma çabasına girer. Yine ağırlıkta Yusuf Hayaloğlu sözleri vardır ve giderek özdeşleşen bu ortak üretim süreci aynı verimlilikte hızla yol almaktadır.Bu yeni süreçte de milyonluk satışlara imza atar Ahmet Kaya. Türkiye'yi şarkılarına fon yapmış, ne istediğini bilen olgun bir Ahmet Kaya müziği vardır artık.

13. Albüm olan "Tedirgin", sesinin rengini ve olgunluğunu günün teknik imkanlarıyla buluşturduğu bir çalışmadır. Yeni ve müziğine daha profesyonel bir destek sunacağına inandığı bir firmaya transfer olur bu albümle. 90'lı yıllar, beklenen ve özlenen özgürlükleri sunmak yerine, Türkiye üzerindeki gri havanın devam ettiği yıllardır. Ve ülkenin önünü açması gereken sanat yine hep tehdit altında, aydınlar yine 'tedirgin' dirler. Ahmet Kaya, hayata şarkılarıyla ve muhalif duruşuyla müdahale etmeye devam etmektedir.
Ve 14. albüm "Şarkılarım Dağlara" hazırlanır. Kendi söz ve müziklerinin ağırlıkta olduğu bu albümde, ilk defa Gülten Kaya'da bir şarkı sözü yazmış ve yol arkadaşını yine yalnız bırakmamıştır. Ahmet Kaya dinleyicisini yeni ve güçlü bir isimle daha tanıştırır; Orhan Kotan. Uzun yıllar bir Kuzey Avrupa ülkesinde sürgün yaşayan bu Kürt şairi ile buluşması tesadüfi değildir Ahmet Kaya'nın.. Ve şarkılarını dağlara söylemesi de..90'lı yılların ikinci yarısına doğru ülkenin bir tarafı ciddi bir savaşın bütün sonuçlarını ve acılarını yaşarken ve dağlarda genç insanlar ölürken, Ahmet Kaya bu gerçeği de şarkılarına taşımış ve toplumcu yanını bir kez daha koymuştur dinleyicisinin önüne. Albüm çok büyük satış rakamlarına ulaşır.
Umutla beklenen ve özellikle Ahmet Kaya'nın ifade ediş biçimiyle 'Tam bağımsız ve Gerçekten Demokratik bir Ülke" özlemi her geçen yıl biraz daha ertelenmekte, hem savaşın sonuçları hem 'kayıplar' gibi bir gerçekle karşı karşıya olmak onun duygularını bir kez daha ayaklandırmaktadır. 15. albümün adı bile Türkiye'nin içinde bulunduğu durumu sembolize etmektedir; "Beni Bul"..
Ahmet Kaya gerçeğini artık herkes kabul etmektedir. Çıktığı her televizyon programı reyting yapmakta, onunla yapılan röportajlar yazılı basında satış artırmakta, Ahmet Kaya dergi kapaklarındaki haklı yerini almaktadır artık. Eşi Gülten'le birlikte kendi isimlerinin baş harflerini taşıyan bir prodüksiyon şirketi kurup (GAK PRODUCTION), iyi ve nitelikli müzik yapan herkese kapılarını sonuna kadar açmışlardır. Şimdi bütün birikimlerini paylaşma zamanıdır onlara göre. Ahmet Kaya, üretkenliğini başka bir alanda daha deneyip, bir ulusal TV kanalında "Ahmet Abi'nin Vapuru" isimli bir program yapmaya başlamış, yine 'vazgeçilmezi' Yusuf Hayaloğlu ve eşi Gülten'le yoğun ve yorucu bir performans için kollarını sıvamıştır.
'Gak Production'da, Kent Ozanları isimli çağdaş halk müziği yapan bir grup ve on yıldır asistanlığını yapan Çetin Oraner'in albümlerine de yapımcı olarak imza atan Ahmet Kaya, bu arada kendi sürecini de devam ettirmekte ve hep amaçladığı bir şeyi gerçekleştirmek istemektedir. Yıllar öncesinin teknik imkanlarıyla az kanallı stüdyolarında kaydettiği şarkılara yeniden düzenlemeler yaptırmak ve giderek oturan ses rengiyle o şarkıları yeniden okumak istemektedir. "Yıldızlar ve Yakamoz" isimli 16. albüm fikri de böyle olgunlaşır.
Yaptığı her albümde, haftalarca-aylarca müzik listelerinin en üst sırasına yerleşen ve başarı grafiğini her defasında, her yeni ürünüyle yükselten Ahmet Kaya, her yıl düzenlenen ve neredeyse gelenekselleşen ödül törenlerinde birinciliği kendi dalında hiç kimseye bırakmadan onlarca ödül almaya devam eder.
Bu başarıyı "Dosta Düşmana Karşı" adlı 17. albümü izler. Artık alıştığı başarılardan birinin daha keyfini yaşarken, Magazin Gazetecileri Derneği'nin düzenlediği 'Yılın Müzik Yıldızı' ödül töreninde de yerini alır. Bütün müzikal süreci boyunca, onu rahatsız eden ve çağa ve çok sevdiği ülkesine yakıştıramadığı her şeye müziğiyle cevap veren Ahmet Kaya, tam da o sıralar yeni bir albüm çalışması için kolları sıvamış, repertuarını oluşturmuş ve yanı başımızda yok sayılan bir kültürün ve bir dilin acısını, alıştığımız biçimde şarkılarına taşıma çabası içine girmiştir. Yeni albümünde, hiç bilmediği halde bu dile bir selam göndermek ve bu kardeş halkın yüreğine seslenmek istemiştir.
Ödülünü alırken yaptığı teşekkür konuşmasında yeni çalışmasından ve bunun gerçekleşeceğine dair inancından söz etmek istemiştir. Masum bir türkü söylemek isteğinin, hazin bir öykünün başlangıcını oluşturduğu o ödül gecesi, Ahmet Kaya sürecinde bir milata dönüşecektir. Akıl almaz bir linç girişimi ile hukuki savunmasını yapmış ve turnesini gerçekleştirmek üzere Avrupa'ya gitmiştir. Bu, onun çok sevdiği ülkesine bir daha ve asla dönemeyeceği bir yolculuktur. Kayıtlarını ve okumalarını bitirdiği son albümü "Hoşçakalın Gözüm" tam bir veda albümüdür ve onun sevgili yol arkadaşı Gülten Kaya'ya emanettir artık..Paris'te yaşadığı fiili sürgün süreci ve köklerinden koparılmış olmanın acısıyla, 16 Kasım 2000 yılında, arkasında inanılmaz bir duruş, dosdoğru bir imaj, hayran olunacak bir onur ve hayatlarımızın üzerine serpilmiş güller gibi duran yüzlerce şarkı bırakarak gitmiştir.. Bütün acısını içine gizleyerek, birkaç ay içersinde bu son albümün mıx, editing-mastering çalışmasını tamamlayan Gülten Kaya, büyük bir kararlılıkla Ahmet Kaya'yı hayata taşımaya. yola devam etmeye karar vermiştir.
Bu çalışmanın arkasından, 20 sanatçı ile, belki dünyada bile ilk kez denenen bir saygı albümü yapmaya karar vermiş ve ön hazırlığı 1 yıl süren bu çalışmayı DİNLE SEVGİLİ ÜLKEM adıyla sunmuştur Ahmet Kaya sevenlerine. Albüm çok büyük ilgi görmüş ve yıllardır sesi kısılmaya çılışılan Ahmet Kaya,yollarda,meydanlarda,alanlarda yeniden şarkı söylemeye başlamıştır.
Yokluğunun her yıl dönümünde Ahmet Kaya'yı yine onun şarkılarıyla selamlamak isteyen Gülten Kaya, bu defa arşivde kalmış ve henüz hiç gün ışığına çıkarılmamış Ahmet Kaya şarkılarının teknik olarak hazırlayıp, BİRAZ DA SEN AĞLA ismiyle sunmuştur. Bu album kapağında Ahmet Kaya'nın, Taksim Meydanında, aynı isimli albümünün kapağına bakarken görülmesi, onun varlığının ve yaşadığının bir simgesi olarak tasarlanmıştır.
GAM PRODUCTION olarak yola devam eden Gülten Kaya, bu çalışmanın arkasından BAŞIM BELADA ismiyle yayınlanan Ahmet Kaya ile ilgili kitabı Türkçe ve Kürtçe olarak yeniden yayımlayıp, GAM YAYINCILIK olarak, Ahmet Kaya geleceğe taşıma mücadelesini yitirmiş ve vefaat etmiştir.

Müslüm GÜRSES Hayatı

Müslüm GÜRSES

1953'ün 7 Mayıs günü Şanlıurfa'nın Halfeti ilçesi'nin Fıstıközü köyünde Dünyaya Merhaba Der Müslüm Akbaş. Evet Evet Yanlış Duymadınız Müslüm Gürses Müslüm Akbaş olarak dünyaya gelir ve daha sonra Gürses Soy ismini alır. Babası Mehmet Akbaş Annesi Emine Akbaş Kardeşleri Ahmet ve Zeyno ile Zor koşullarda hayat mücadelesi vermektedir o zamanlar. zaman zorluklarla karşılaşmaktan yılmamıştır. Bugün, Ve gün gelir gurbet yolları onlarada görünür. Adana yollarına düşerler.

Bir umut rahat yaşama uğruna Adanaya yerleşirler.

Ve burada Annesi Emine Akbaş Hasta düşer. Gerçektende ciddi bir rahatsızlıktır bu. Günler Birbiri ardına geçerken Müslüm Gürses önce annesi Emine Hanımı ve daha sonra Kardeşi Ahmet'i Kara toprağa koyar. Artık yaşam Müslüm Gürses için Dahada zordur. Asıl Mesleği Terzilik olan Müslüm Gürses zaten içine kapanık bir kişiyken yaşadığı bu acılarla dahada içine kapanık bir yaşama bürünmüştür.

Talih Kuşu Bir Günde Şaşırır Bize Konar


Hayatının her döneminde olduğu gibi yine tek dostu tek sırdaşı müzik olmuştur. 1968 yılında Yaşadığı Adana'da çay bahçesinde ses yarışması düzenlenir. Bu yarışmaya katılmayı çok isteyen Müslüm Gürses Baba engeli ile karışlaşır. ama bu yarışmaya katılmak gereklidir. Bit pazarına koşar Müslüm Gürses kendine bir kıyafet alır. Ve yarışma gününü beklemeye başlar. Ve yarışmanın yapılacağı bir gece evveli Baba Mehmet Akbaş oğlu Müslüm'ün yarışmaya gitmemesi için uyurken saçlarını kesmesi bile engel olamamıştır Müslüm Gürses'e. Yarışmaya katılmıştır. Ve o Ses yarışmasından birinci olmuştur. Gürses olan Soy isminide o zamanlar almıştır.

Bir müddet o çay bahçesinde çalışmış daha sonra yine asıl mesleği olan terziliğe geri dönmüştür. Küçük terzihanede ekmek parasını kazanırken o meşhur şarkısında söylediği gibi "Talih Kuşu Bir Günde Şaşırır Bize Konar" Sözü gerçek olmuştur. Talih kuşu şaşırmış Müslüm Güÿÿes'i ÿÿÿÿ o terzihaneden alıp bizlere getirmiştir. Mehmet isminde arkadaşı alır birgün Müslüm Gürses'i bir gazinoya götürür. Çünkü o gün o gazinonun assolisti Sadık Altınmeşe hastalanmış ve sahneye çıkamayacaktır. Mikrofon Müslüm Gürses'i beklemektedir. Müslüm Gürses o mikrofonu eline alır bir dahada asla bırakamaz.

Morg'dan plakçılar çarsısına;

Tarsus - Adana yolunda bir araba kaza yapar. Şoför ölür, yanındaki taşralı delikanlı ise öldü zannedilip morga kaldırılır. O Delikanlı Müslüm Gürses'tir.

Konserlerimden fikren mağlup birileri çıkıp kendini paralıyor, çiziyor, kesiyor... Oysa müzik gökten inen bir melektir. Neden yapıyorlar anlamıyorum. Beni buna neden alet ettiklerini de hiç anlamıyorum...

MÜSLÜM GÜRSES

70'lerin ortalarıydı.... Şöhretin kıyısına adım attığı yıllar... İlk plağını henüz doldurmuş, acılı hayatlarla yeni yeni tanışmıştı; acılı hayatlar'da onunla...

O günlerde, ne yüzbinlik gülhane konserlerinin yıldızıydı ne de jiletli fanatiklerin kahramanı... "Arabesk Yıldız Avcısı" Yeşilcam yapımcılarının da dikkatini çekmemişti henüz. Unkapanı'ndaki arabesk müzik piyasasının "Şöhrete Giden Yolu Arayan" genç yeteneklerinden biriydi sadece. Sık sık Anadolu turnelerine çıkıyor, kalabalık kadrolu konserlerde, özel yorumu ve sahne sıcaklığıyla sivrilmeye çalışıyordu kendince. Bir Gece... Evet, yorgun ve uykusuz geçen turneler sonrasında bir gece vakti, Tarsus - Adana yolunda içinde bulunduğu otomobil paramparça olur. Direksiyon başında uyuya kalan şoför, kaza anında ölmüş, kendisi ise gözlerini morgda açmıştı!... Evet, evet... Çünkü başı ve vücudu o kadar darbe almıştı ki bu yüzden öldü diye morga kaldırılmıştı.

Ancak son anda farkedilip ameliyata alınmış, un ufak olan alın kemiği adeta yeniden yapılmıştı. İşte... Bu kazadan sonradır ki hayatında çok şey değişti.

Bir anlamda ölümün soğukluğunu hissedip yeniden yaşama dönen bu genç adam için hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı artık...

KOKULARI HİSSETMİYOR

Kulağı az işitecek, yavaş konuşacak, koku alamayacak hatta en güzel kokuyu bile ispirtodan ayırt edemeyecekti. bu arada günlük yaşamında çok dikkatli hareket etmek zorunda kalacaktı. Yani, kafasına alacağı en ufak darbede kör kalma hatta ölüm korkusuyla yaşayacak; Üstüne üstlük, hiç dinmeyen baş ağrıları hayatı boyunca onu terketmeyecekti... İşte belki de o kaza günlerinden kalmadır ki hep kader diyecek, hep keder diyecek, hep ölüm diyecek, hep acılardan bahsedecek, sahnede de hep ağır takılacaktı!...

Ve belki'de tüm bu "kederli ve kaderli" şarkılar sonucunda varoşlardaki kaybedenlerin sesi olacaktı. "Hasta Düştüm Allahım","Ulu Tanrım Bu Ne Çile" diyecek, "Bu Kadar İşkence Günah" diye haykıracak "Yeter Tanrım Yeter" diye yakaracaktı. Tüm bu şarkılar, ağır hasarlı bir trafik kazası kurbanının ifade biçimiydi aslında. Hep damardan dile getirdiği ifade biçimi...Öyle ya yıllar sonra

"Aklımdan çıkmıyor veda edişin,
Bütün Duygularım Ağır Yaralı,
Beni Kalbimden Vurdu Veda Edişin,
Bütün Duygularım Ağır Yaralı"

diye yorumladığı bir şarkıda acıları kayda geçirecekti zaten; Müslüm Akbaş olarak hayata başlayan, Müslüm Gürses diye devam edip giden Müslüm Baba!... Evet...Seven de sevmeyen de farkında, o kaybedenlerin şarkılarını söylüyor, kaybedenlerin ve daima kaybedecek olanların...

Onun Sihrini ne sosyologlar, ne sosyal psikologlar, nede müzik araştırmacıları çözebiliyor. Hoş, o da bilmiyor ya, kaşla göz arasında parıldayarak uçan jiletin damarla buluşmasındaki sırrı. Ölüm ve kederi harmanladığı şarkılar da söylüyor; neşeyi, umudu aktaran şarkılar da!

Ama sonunda hep o eziklerin sesini kente fısıldıyor. Yıllar var ki baba lakabını etiketine eksiksiz işliyor, seyircisinden hem korkuyor, hem alkışı bekliyor, şarkılarını damardan okuyor, kimi zaman yaşam biçimi müziğini dinleyenlerle örtüşüyor, ama bazen de fire verip dinleyicisini kaybettiği oluyor. Desğiştiği hatta medyatikleştiği öne sürülse de yeni kentlinin müziğini yapmaya devam ediyor.!

Evet, şimdi hikayemizi ön yargılarımızı beyninizin gizli kapaklı bir köşesine atarak ve ne savcı ne de avukat olmadan dinleyin!


KİM BU ADANALI ÇOÇUK?

Ülkenin kentleşme rotasının çizildiği 60'lı yılların sonu. O dönem büyük kentlere göç desteklenmiş, hatta seferberlik haline dönüşmüştür. Onlar, yani göçedenler; bu durumdan memnundur ilk başlarda. Öyle ya; kentli olmak; modern hayatın ışıltıları ve çoçuklarına daha iyi bir gelecek demekti. Ama bu kahrolası kentin içinde kaybolup gitmek de vardı. Çünkü, çoğu zaman ne iş vardı ne aş, nede insanca yaşam olanakları... Bu yüzdendir ki durmaksızın kederlenen hayatlar çıkacaktı ortaya! İşte bu dışlanmışlık, bu bir türlü suyun üzerinde duramama hali, kendi tesellisini yaratacaktı. Hem de bir müzik akımı ve yaşam biçimiyle...İşte, büyük kentlerin monoton yaşamının değiştiği, dış mahallelerden içe doğru canlılığın başladığı bu tarihlerde, 19696'da... Müzikçiler çarşısında bir ses yükselir... Ses, yaralı gönülleri çelmektedir; "Sevda Yüklü Kervanlar, Senin Kapından Geçer..." Herkes birbirine sorar, kim bu? Sesin Sahibi Adanalı Delikanlı Müslüm'dür. Plağın satışı, bir anda Üç yüz Bine ulaşır, bu satış, müzikçiler çarşısıs için beklenmedik, dudak uçuklatan bir rakamdır...

BÜYÜK AŞKI MUHTEREM NUR

Hem nasihatleriyle hem de sanki onlardan biri olma haliyle. Evet nasihat eder; Mesela, "Aldanma Çoçuksu Mahzun Yüzüne, Mutlaka Terkedip Gidecek Bir Gün" diye. Müslüm Gürses şarkıları artık bütün Anadolu'yu sarmıştır... Yalnızlar, kayıplar, kasabalılar, karşılıksız kenar mahalle sevdalıları, dertliler, kederliler, Müslüm'ün sesi ve sözleriyle kendilerinden geçer. Peki Gürses'mi dinleyiciyi yaratmıştır, dinleyicimi Gürses'i? Bu sorunun yanıtı şarkı sözlerinde gizlidir.

Kentin içinde yolunu bulamayanların kederini, öfkesini taşır bu sözler. ama şarkılarda ve sahnedeki duruşunda kabullenme ve boyun eğme de vardır. Öatışmalar, çelişkiler, aşk üzerinden dillendirilir... Kız zengindir oğlan fakir, bu yüzden kavuşamamıştır. Ya da tam tersidir. Kırık, dökük bir sevdadır anlatılan, ama ihanet hep öteki taraftan gelir, yani zenginden, yani kentin anahtarını elinde tutandan. Müslüm Gürses Repetuarı, isyanı, kahrı, acıyı, aşkla tamamlamaya çalışan ama bunu yaparken biraz daha acı çoğaltan şarkılardır.

21 Mayıs 2011 Cumartesi

Xats Nedir

Xat kurulalı nerdeyse

13 yıl geçmiş olsa da, asıl olarak chat hizmetine başlamış olmasının üzerinden yaklaşık 4 sene geçti ve bu sürede birçok özellik xat alt yapısı kullanılarak sunuldu.

Sohbet kutusu flash sistemi ve kullanıcı kayıt olma özellikleri ile değişik güçleri ve kod ekleme özellikleri ile birçok özelliği ve son bilgisayar teknolojisinin kullanıldığı xat chat gruplarında, son zamanlarda hiç kuşkusuz ismi en çok anılan ve hem $ hem de rütbe ve gösterişi arttıran xats’lar da isminden çok söz ettirir oldu ve milyonlarca kullanıcının en çok odaklandığı konu da o oldu.

Peki nedir bu xats sistemi, xatslar neye yarar ve aldığımızda ne gibi avantajlar elde ederiz… gibi birçok soru xat’a yeni başlayanların kafasında soru işaretleri ile

Müslüm Gürses Dinle


MusicPlaylistView Profile
Create a MySpace Music Playlist at MixPod.com

Mor Ve Ötesi - Küçük Sevgilim

Ercan Demirel - Elveda Deme Bana - Müzik Video

Duman - Sor Bana Pişman Mıyım

Gripin - Durma Yağmur Durma

Popüler Yayınlar

Müslüm GÜRSES DNİLE